16.02.2008

Nereden Nereye (2)







1o yıl boyunca Aziz Yıldırım çok güzel işler yaptı.
Çok büyük yanlışlar da.
Roberto Carlos, Zico, Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkmak tamam da...
Bir haftasonu sevdiğim insanlarla Şükrü Saraçoğlu'na gitmenin keyfi bambaşka...

Nereden Nereye








Bazen alt alta koymadan olayların büyüklüğü anlaşılamıyor.

Fotoğraflar yeterince açık.

Ben yorumu kamuoyuna bırakayım.

15.02.2008

Büyükada'da Gezerken


Büyükada’da gezinirken bir tabela ilişti gözüme. “Fenerbahçeli Lefter Sokağı” yazıyordu tabelada. Hemen fotoğrafını çektim. Ertesi gün olacaklardan habersiz, ne kadar da gururlanmıştım. Büyük futbolcu olmak budur işte dedim kendi kendime.

Birgün sonra tatlı yemek için bir kafeye girdim. Girer girmez karşımda Lefter’i gördüm. Yaşayan en büyük efsane karşımdaydı. O’nu tanıdığımızı farkettiğinde döndü gülümsedi. İnsanlar etrafını çevirmişti zaten. Fotoğraf çektirmeye çalışıyordu herkeste. Ben de bir fotoğraf almayı başarabildim. Son derece mütevazi, güleryüzlü bir insan kendisi. Böyle büyük bir futbolcuyla tanışma şansını elde etmişken biraz sohbet etmek istedik. Sağolsun bizleri kırmadı ve anılarını bizlerle paylaştı.

Bu anıları ben de sizlerle paylaşmak isterim:
Lefter Taksim’de oynarken bir Beşiktaş maçında yaşadığı ilginç bir olayı anlattı: O zamanlar Beşiktaş’ın kaptanı Baba Hakkı maçın ortasında (Lefter de “Baba Hakkı” diyor Hakkı Yeten’e) hakemin yanına gidip birşeyler söylemiş ve hakem oyunu durdurmuş. Baba Hakkı Lefter’in yanına gelmiş ve Beşiktaş’tan bir oyuncuyla forma değiştirmesini istemiş. Baba Hakkı’nın isteğine hayır demek olmazmış zaten, nitekim hakem bile hayır dememiş. Nasıl olacak böyle diyemeden Lefter maçın kalanını Beşiktaşlı olarak oynamış ve 2 de gol atmış. Baba Hakkı Lefter’in Beşiktaş’a transfer olmasını çok istemiş ama Lefter Fenerbahçeli olduğu için Fenerbahçe’yi seçmiş.

Turgay Şeren’le çok yakın arkadaşlarmış. Halen görüşmeye devam ediyorlarmış. Hatta Lefter ameliyat olup hastanede yattığı günlerde Turgay Şeren hergün aramış kendisini. Futbol oynadıkları dönemde Lefter Turgay Şeren’e çok gol atmış. Fakat bir defasında golü attıktan sonra Turgay Şeren’e dönüp “Bu gol de yenir mi?” demiş. Tabi Turgay Kaptanla araları iyi olduğu için darılmaca gücenmece olmamış.

Lefter oynadığı dönem boyunca bütün penaltı ve frikikleri kendisi kullanırmış. Hiç penaltı kaçırdınız mı diye sorduğumuzda 1 tane penaltı kaçırdığını, onu da kalecinin 90′dan çıkardığını gülümseyerek anlattı.

Bir Beşiktaş maçında hakem penaltıyı çalınca Lefter topun başına gitmek için hareketlenmiş. O sırada kaleci Varol’un topa tükürdüğünü görmüş. “Bu durumda penaltıyı kullanamazdım” diyor Lefter. Selim’in yanına gitmiş ve “Selim bu penaltıyı sen at” demiş. Sonucunda penaltıyı Selim Soydan kullanmış ve neyse ki kaçırmamış.

Hayatım boyunca yaşadığım en güzel olaylardan biriydi bu rastlandı. Duruşu, konuşması, davranışları ve O’na duyulan saygıyla gerçek bir efsane. Tanrı uzun ömürler versin.

Not: Bu yazım 17 Ekim 2007 tarihinde http://www.mackeyfi.com/ 'da yayınlanmıştır.

Geçmiş Olsun


Lefter anjiyo olmuş.

Bay B. dün akşam Vatan Gazetesi'nde okumuş. Hemen beni haberdar etti.
Pek bir vefalıymış benim medyam, ufacık bir haberle geçiştirmişler olayı.
Bu satırlardan kendisine acil şifalar dilemek boynumuzun borcudur.

14.02.2008

Pembe Kazak


Bugün kulübün "resmi" sitesinden "Beşiktaş yönetimi" bu defa Hıncal Uluç'a kızgınlıklarını dile getirmişler.

“Ne olduğu ya da olmadığı kamuoyu tarafından yıllardır çok iyi bilinen ‘pembe kazaklı’ bu zat’a cevap dahi vermenin lüzumsuz olduğunu düşünüyoruz”, buyurulmuş.

Beşiktaş yönetimi kızgınlığını kadınlara hakaret ederek ortaya dökmeyi alışkanlık haline getirdi. Daha iki gün önce burada aynı sebeple beşiktaş bayan takımı yazısını yazmıştım.

2 gün önce kadın futbolculardı aşağılanan. Bugün Türkiye'nin en ünlü yazarlarından biri giydiği pembe kazak'la hakarete uğruyordu. Ne de olsa pembe kadın rengiydi. Kadınların giydiği birşeyi giymekten, kadın gibi olmaktan, öyle adlandırılmaktan daha utanç verici ne olabilirdi ki? Beşiktaş yönetimi de bunun bilinciyle, çok kızdıkları Hıncal Uluç'a "pembe kazaklı zat" diyerek akılları sıra intikam alıyordu.

Bu açıklamaları yapanlar, yüksek sesle onursal başkanlarının adını 3 defa söylesinler.
Belki bir şeyler değişir...

Aşk



Aşk, ona hayatını adamaktır

Aşk, onun uğruna uykusuz kalmayı göze almaktır

Aşk, onu göreceğin an için sabırsızlanmaktır

Aşk, onu seyrederken aldığın keyiftir

Futbol aşktır

Aşkınıza sahip çıkın




13.02.2008

Mourinho Barcelona'ya Gidecek mi?

Mourinho'nun Barcelona'ya gitme ihtimali her geçen gün artıyor.
Barcelona taraftarının O'nu istemediğini de cümle alem biliyor artık.
Merak ettiğim şey, bu iş olursa Cruyff Barcelona'da kalır mı?

Mourinho'nun sözleri kulaklarımıza küpe olsun. Gün olur devran döner:

-Benim futbol hayatımda koca bir sıfır var. Ancak Rijkaard'ın futbol hayatı mükkemmeldi, başarılarla doluydu. Benim teknik direktörlük kariyerimde kupalar varken, bu kez O'nun elinde koca bir sıfır var.

-Açıkçası Cruyff'un bana nasıl Şampiyonlar Ligi finalinde 4-0 yenilebilineceğini öğretmesine ihtiyacım yok; çünkü böyle bir şeyi öğrenmeye yönelik arzum yok.

Fenerbahçe 1991-92


Soldan Sağa (üst sıra): Engin, Socienzki, Semih, Turan, Vokri, Oğuz (Alt sıra): Gerson, Ahmet Suphi, Ümit, Tanju, Müjdat
Yukarıdan aşağıya (balondakiler): Rıdvan, Aykut, Hakan

Yaşlandık mı ne, özlemeye başladım o günleri. Futbolun kirlenmeden önceki son halini ucundan da olsa yakalaybildiğim için şanslı sayıyorum kendimi.

O zamanlar bi futbolcu için milyon dolarlar ödenmezdi. Tanju 150 milyon liraya transfer olmuştu Galatasaray'a.

Digiturk kutusuna bağımlı değildi futbolseverler. TRT 1'de dönüşümlü seyrederdik maçları. Söz sık sık "merkez stüdyolarımıza" bırakılırdı. Radyolarda maç arasında "Apikoğlu" diye bir firmanın reklam cıngılları dönerdi. Şimdiki gibi Finansbanklar, Oyakbank'lar yoktu.

Emlak Bankası'ydı Fenerbahçe'ye forma reklamı veren. Galatasaray ve Beşiktaş'ın formalarına reklam vermezsem batarım diye düşünmemişlerdi hiç.

Sanki herşey daha bir futbol kokuyordu o günlerde...

12.02.2008

Beşiktaş Bayan Takımı


Bu başlığı Milliyet Gazetesi'nde gördüğümde Beşiktaş bayan futbol takımı kuruyor sanmıştım. Meğerse Beşiktaş Asbaşkanı Levent Erdoğan açıklama yapmış bugün.

"Bayan takımı gibi futbol oynanıyor. Çaba ve mücadele yok. Sanki kilo vermeye gelmişler" diyor Erdoğan. Belli ki takımını Kayserispor karşısındaki oyunu beğenmemiş. Bunu ifade ederken kullandığı benzetmelerse Beşiktaş Asbaşkanı olan bir insana çok yakışmış!

Eminim kendisi hayatında hiç bayan futbol maçı izlememiştir. Yine de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktan çekinmemiş zat-ı muhterem. Bu durumda, bayan futboluna yıllardır emek veren insanları aşağılamakta bir sakınca görmemesini normal karşılamak gerek. Kendisine göre bayan takımlarında çaba yokmuş, mücadele yokmuş. Bayan futbolcular kilo vermek için futbol oyunuyorlarmış.
Biz de Türkiye neden hala 3. dünya ülkesi diye soruyoruz kendimize. Cevaplar yanıbaşımızda oysa ki...

Gündüz Tekin Hoca bulunduğu yerden bunları duyuyorsa kahroluyordur herhalde.

Fethi Dermican'ın, Müjdat Yetkiner'in harcadıkları bunca çaba için reva görülen argümanlara verecekleri yüzlerce cevapları olmalı. Tabi kimse gidip onlara bu Erdoğan'ın bu sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz diye sormayacaktır.

Yıllardır bu ülkede tabuları yıkmaya çalışan bayan futbolcular bugün gazetelerde bu açıklamayı okuduklarında ne hissetmişlerdir dersiniz?

11.02.2008

Futbol - Bir Kaçış-


Bugün internette gezerken gördüm bu hikayeyi. Afgan bir futbolcu kızın yaşadıklarıydı hikayede anlatılan. Aslında çoğumuz için bir kaçıştır futbol. İş hayatındaki sıkıntılardan kaçıştır, stresten kaçıştır. Kimileri içinse kendi hayatından kaçmaktır. 19 yaşındaki Kohestani için olduğu gibi.

Kohestani Afgan Milli takımının takım kaptanı. Futbol sayesinde Blair Academy'de okumaya hak kazanan 440 öğrenciden biri oldu. Kramponlarını yanına aldı ve Amerika'ya doğru yola çıktı. Kohestani, "hayatımda futbol olmayasaydı, okul da olmazdı" diyor.

Taliban yönetiminde iken 6 kız kardeşiyle birlikte eve kapatılan Kohestani, o dönemlerde burka giymediği için çok ceza almış. Sonrasında ise Afgan futbolunun kilometre taşlarından biri olmayı başaran bir isim.

2004 yılında Afgan Gençlik Sporcu Öğrenci Değişimi programıyla futbol öğrenmek için Amerika'daki futbol okuluna kabul edilen 8 kızdan biri oldu.

2006 baharında Afgan Gençlik Sporcu Öğrenci Değişimi sporsunluğunda Kabul'de futbol eğitimi almaya hak kazanan 250 öğrenciden biriydi. O yaz tekrar Amerika'ya döndü ve Bush'la tanıştı. Arthur Ashe Courage ödülünü almaya hak kazandı.

Amerika'da olduğu dönemde Blair Academy'de softball öğretmeni ve aynı zamanda İngilizce öğretmeni olan Carolyn ConfortiBrowse'in dikkatini çekti.

ConfortiBrowse, "Kohestani, hayranlık uyandıran bir oyuncu değildi. Ama enerjisi ve oyundan aldığı keyif öylesine etkileyiciydi ki, O'nun burada kalmasını istedim", diyor.

ConfortiBrowse'n girişimleriyle Amerika Birleşik Devletleri bayan futbol takımının eski kaptanı Foudy, Kohestani'ye Blair Academy'de okuyabilmesi için ihtiyacı olan bursu sağladı.

Kohestani, Afganistan Milli Takımı için de çok büyük bir şans oldu. Geçtiğimiz ağustos ayında Pakistan'daki turnuvada Afganistan'ın attığı 11 golün 6'sında O'nun imzası vardı. İlk uluslararası deneyimlerinde 5 maçın 4'ünü kazanmışlardı. Afganistan'ın Dünya Kupası'nda ya da olimpiyatlarda yer alması için önlerinde uzun bir yol var. Fakat onlar bu yoldan sapmaya hiç niyetli değiller.

Kohestani...
Futbolun bir insanın hayatını nasıl değiştirdiğini gösteren en güzel örneklerden.
Belki de O'nun yaşadıkları yüzlerce genç kızın daha hayatını değiştirecek.

Kaynak: New York Times

İkinci Yarı Başladı


Türkiye Bayanlar Futbol Ligi'nde ikinci yarı başladı.
4 haftalık aranın ardından ikinci yarının ilk karşılaşmaları 9-10 Şubat 2008 tarihlerinde oynandı.

Sonuçlar şöyle:

A Grubu
ümraniye mevlana lisesispor 16-1 düvenciler lisesispor
zeytinburnuspor 1-3 kartalspor

B Grubu
eskişehirspor lisesi spor 0-14 bursa sağlıkgücü gençlikspor
marmara üniversitesi spor 3-5 yalıspor

C Grubu
soyaspor 1-2 malatya gençlik ve spor
trabzon idmanocağı 0-3 trabzonspor a.ş.

D Grubu
elit çimenspor 5-1 beden eğitimi ve spor eğt.mer.spor
mersin gençlerbirliği 0-3 mersin camspor

E Grubu
mersingücü cengiz topelspor 7-1 hatay dumlupınarspor
konak bel. 1-1 bucaspor

16-17 Şubat'ta oynanacak maçlar Bayan Futbol Antrenörleri Semineri nedeniyle bir sonraki haftaya ertelendi.

10.02.2008

Roberto Carlos


Dünyanın en iyi solaklarından birini transfer ediyorsunuz.
O 2 gol atıyor.

Biri sağ ayakla, biri kafayla.
Ben şikayetçi değilim. Ama şöyle şık bir frikik, güzel bir şut bekliyor insan tabi sol ayakla.

Sevilla Geliyor


Sevilla sanırım böyle güle oynaya gelecek İstanbul'a.
Nitekim bugün Saraçoğlu tribünlerindeki Jimenez'in yüzünde güller açıyordu.

Maça daha 10 gün var ama bütün Fenerbahçeli'ler Sevilla moduna geçtiler (bkz.kombine bilet). Dünkü Barcelona maçı da tuzu biberi oldu tabi.

Gökhan Gönül maçı izlediyse büyük ihtimalle uykuları kaçmıştır. Gökhan-Capel eşleşmesi ilginç olacak.

İtiraf gibi olacak ama Barcelona karşısındaki Sevilla'yı seyrederken keşke Fenerbahçe'ye Barcelona çıksaydı dedim kendi kendime.
Sevilla'nın en kötü yanı olan defansı, ilk 45 dakika Barcelona'yı ceza sahasına yaklaştırmadı. 1-1'lik skorla şampiyonluk hayallerini suya düşürmüş oldular. Barcelona'yı da Real Madrid'den uzaklaştırdılar. Fenerbahçe taraftarlarının moralini bozdular. Sözün özü alınan skor kimseyi mutlu etmedi.

Bu kadar moral bozukluğu yeterliydi. Neyse ki OFTAŞ maçı güzel geçti.