1.03.2008

2 Yıl


Çocukluğumda gazetelerden Fenerbahçe'yle ilgili haberleri, fotoğrafları kesip saklardım. O zamanlar internet diye birşeyin icat edileceğinden habersizdim elbette. İstediğim her bilgiye bir tıkla ulaşamadığımız yıllardı. Tek bilgi kaynağım evimize hergün giren Hürriyet gazetesiydi. Ne yalan söyleyeyim Gelişim Spor'dan da haberim yoktu. Zaten ben 11 yaşındayken yayın hayatı bitmişti derginin.
Futbolu daha iyi öğrenmek adına yapabildiğim tek şey Ümit Urartu'nun "Futbol" isimli kitabını almak olmuştu. O kitabı aldığım günün üzerinden tam 15 yıl geçti. Artık her türlü bilgiye parmağımı hareket ettirerek ulaşabiliyorum.

Ama hala eksik olan birşeyler vardı. 2 yıl önce şubat ayında Autocar Dergisinde gördüğüm bir reklamla eski günlerime geri dönme umudum belirmişti. Four Four Two dergisi Türkiye'de diyordu reklamda. Bugün 24. sayısını aldım derginin. "Zaman ne kadar çabuk geçiyormuş"un bir örneğini daha yaşamış oldum sayelerinde.

İlk sayısında nostalji bölümüne vurulmuştum. Her halukarda dergiyi almaya devam edecektim belki ama Coşkun Çelik'in kaleminden çıkan nostalji yazıları beni dergiye bağlayan temel etkenlerden biriydi.

24 sayısını da saklıyorum Four Four Two'nun. Biliyorum artık herşey bana bir tık uzaklıkta. Biliyorum futbol çok değişti artık. Ama ben futbolun sadece oyun olduğu o eski günlerdeki tadı arıyorum. Ve aradığım tadı bu dergide buluyorum. Çünkü bu dergide sadece futbol var.

Yeri gelmişken Banu Yelkovan'a; "Tanrı Four Four Two'ya ve minik Aras'a uzun ömürler versin" dileklerimizi iletelim.

28.02.2008

Planlama

Sosyoloji profesörü Alan Klein'ın ne güzel demiş: "Planlamayı başaramamak başarısızlığı planlamaktır" diye.

8 Mart'ta Kultur Shock konseri var.

9 Mart'ta kadın festivali var.

15 Mart'ta kadın mühendislerin yemeği var.

Fenerbahçe'nin maç programı belli olmadığı için elim kolum bağlandı.
Konsere bilet almak lazım, yemek olayına rezervasyon yaptırmak lazım.

Federasyon için bu kadar zor mu planlama yapmak? Sezon başından vazgeçtim, en azından bir ay öncesinden belli olsa hangi takımın hangi gün, hangi saatte maç yapacağı.

Futbol seyircisinin gün geçtikçe azaldığı bir ortamda maç planını önceden belirlemezseniz, insanlar kendi planlarını sizden önce yaparlar ve o planların içinde futbol yer al(a)maz.

Yapılacak planlamanın altı üstü 3 tane temel değişkeni var: Türkiye kupası maçları, avrupa kupası maçları (bir tek Fenerbahçe kaldı zaten) ve naklen yayın. Türkiye'nin en kötü planlama mühendisini bilgisayar karşısına oturtsanız, eline de fikstür verseniz bu iş olur.

27.02.2008

Fenerbahçe 93-94


Fenerbahçe'nin 1993-1994 sezonuna ait bir posteri. Şu Emlak Bankası reklamlı formalar da fenomendir. Keşke 100. yılda bu formalar satışa çıksaydı.

Neyse. Posterdeki kadrolar komedinin son perdesi.

Şanlı Fenerbahçe:
Ayaktakiler: Panter Engin, Bombacı Bülent, Kule Emre, Kemik Wagenhaus, Siyah İnci Uche, Kene Cengiz
Oturanlar: Kamikaze Tayfur, Sarı Boğa Nielsen, Akıllı Bıdık Mecnur (doğrusu Mecnun olacak ama posteri hazırlayan abimiz böyle yazmış), Kral Aykut, İmparator Oğuz.

Hadi İmparator Oğuz'u anladık da Kamikaze Tayfur ne yaaa? Övgü müdür hakaret midir belli değil :)

Kim dedi size her futbolcuya lakap takın diye? Bu kadar mı zorlama olur?

25.02.2008

Picasso'nun Çocukları









Sopalı pankartların en kralını Roma'nın Ultras grubu yaptı.

Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda ise CK, GFB ve UNIFEB'lilerin ellerinde arz-ı endam etti sopalı pankartlar. Yanılmıyorsam ilk defa Andarlecht maçında...

Pankartlar tamamen el emeği göz nuru. Herkesin kendi yaratıcılığının ve kendi imkanlarının izlerini taşıyor.

Kimi evinin balkonunda, kimi okulunun bahçesinde, kimi de park köşesinde boyayla fırçayı aldı eline.

Sonucunda ortaya bu muhteşem görüntüler çıktı.

Ve onlar kendilerine Picasso'nun Çocukları dediler...