8.05.2008

BFL 2. Kademe 4. Hafta Sonuçları


Kadınlar Futbol Ligi 2. Kademe 4.Hafta karşilaşmaları haftasonu oynandı. Sonuçlar şöyle

1.Grup
4 Mayıs 2008 12:00 Malatya Gençlik ve Spor 0-1 Yalıspor
4 Mayıs 2008 13:00 Mersingücü Cengiz Topelspor 1-0 Kartalspor

2.Grup
4 Mayıs 2008 14:00 Bursa Sağlıkgücü Gençlikspor 2-0 Bucaspor
4 Mayıs 2008 16:00 Trabzonspor A.Ş. 12-0 Elit Çimenspor

3.Grup4 Mayıs 2008 13:00 Konak Bel. 6-0 Adana İdmanyurduspor
4 Mayıs 2008 14:30 Gazi Üniversitesispor 12-2 Marmara Üniversitesi Spor

6.05.2008

Kal Diyebilmek


Kezman'la bu iş olmaz!
Semih ilk 11'de oynamalı!
Yok yok Semih Kezman birlikte oynamalı!

Bu sözleri sezon boyunca istinasız her hafta duyduk. Hatta çoğu yorumcu sadece bu argümanlarla bir sezon boyunca TV'lerde boy gösterdiler. Şimdilerde Zico gitsin feryadları yükseliyor aynı satırlardan.

Bir zamanlar Venglos da gitmeliydi Onlara göre.
Osieck köylüydü derhal ülkesine dönmeliydi.
Löw stajyerdi, Fenerbahçe'ye yakışmıyordu.

Venglos ve Osieck UEFA taktik komitesindeki 4 teknik adamdan ikisi oldu...
Löw Alman Milli Takım teknik direktörü...

Bir yerlerde bir mantık hatası yapmıyor muyuz? Teknik direktörler, sistemler, futbolcular değişse de bizler bu deja vu’lardan kurtulamıyoruz bir türlü. Zico gitsin, Kalli yaşlı, Ertuğrul Sağlam tecrübesiz. Yerlerine yenileri gelse onları da göndermek için benzer bahaneler bulmayacak mıyız? Hangi takım 7 yılda 7 teknik direktör değiştirerek gelişme kaydedebilir? Hele ki her gelen teknik adamın sil baştan yapıtğı bir takımda.

Git demek kolaydır. Zor olan "kal" diyebilmektir...

4.05.2008

Son


Son demek için henüz erken diyebiliriz belki ama Fenerbahçe'nin bugünkü futbolunu gördükten sonra böyle bir başlık atmanın anormal olmadığını düşünüyorum.

Fenerbahçe, Galatasaray'ın yenilmesi kendisinin galip gelmesiyle şampiyonluğa çok yaklaşmış olacaktı. Maçlar başladı, Sivasspor Galatasaray'a bir gol attı. Her şey Fenerbahçe'nin lehineydi artık. Ama Fenerbahçe atak dahi geliştiremedi. Nitekim geriye de düştü. Futbolcular üzerlerine düşeni yapmış olduklarını mı düşünüyorlardı yoksa Şampiyonlar Ligi'ne gitmek bize yeter mi diyorlardı bilemiyorum. Galatasaray maçındaki vurdum duymaz oyun Gençlerbirliği maçında da gol yiyene dek devam etti.

Aziz Yıldırım'ın bu yılki en önemli hedefi Avrupa'da başarı sağlamaktı. Tüm stratejiler bunun üzerine kurulmuştu. Tıpkı Fenerbahçe Kulübü gibi Avrupa'da başarıya aç ya da Avrupa'ya tekrar kendini kabul ettirmek isteyen teknik heyet ve futbolculardan kurdu takımını. Avrupa'da bu transfer taktiği tuttu. Türkiye liginde maalesef olmadı. Çünkü bu tip oyuncular için örneğin İBB maçının hiçbir önemi yoktu. Kime kendilerini göstereceklerdi ki; Kombine Bilet'e mi, Ömer Üründül'e mi?

Galatasaray'ı yenmek de Türkiye Ligi şampiyonu olmak da yabancı futbolcular için pek bir şey ifade etmiyordu aslında. Akılları hep Şampiyonlar Ligi'nde kendilerini gösterip Avrupa'ya transfer olabilmekteydi. Oysa bu takım Vederson'la, Colin Kazım'la değil de Galatasaray'ın yaptığı gibi genç Türk oyuncularla harmanlanabilseydi bugünkü tablo daha farklı olabilirdi. Renklerin aşkı, Fenerbahçelilik demeyeceğim, o günlerin birkaç istisna hariç geride kaldığını hepimiz biliyoruz. Söylemek istediğim şey şu, Türk futbolcusu çok iyi biliyor ki bu yıl Galatasaray maçında kötü oynadıysa, şampiyon olamadıysa çok büyük bir ihtimalle seneye kendisi için Anadolu'nun kapıları ardına kadar açılacak. Türk futbolcular 3 büyükler dışındaki takımlarda çalışma şartlarının ne kadar zorlu olduğunu da çok iyi biliyorlar. Bu yüzden Fenerbahçe formasına Maldonado'dan çok daha sıkı sarılıyorlar. Selçuk'un, Semih'in gösterdiği gelişmeyi hangimiz yadsıyabiliriz? O gelişmeyi gösteremeseler sözleşmeleri bitmeden kendilerine kibarca teşekkür edilirdi öyle değil mi?

Yıldız futbolcu tabi ki çok önemli. Yabancı oyuncular tabi ki çok önemli. Ama bir denge kurmak gerektiği de apaçık ortada.

Arsenal Gerçeği


Arsenal, Premier League'de liderin 4 puan gerisinde ama Women's Premier League'i 3 yıldır domine etmiş durumda. Arsenalli kadın futbolcular yine şampiyonluklarını ilan ettiler.

Son 3 sezona baktığımızda sadece bu yıl Everton'la berabere kaldıkları maçta puan kaybettiler. Oynadıkları her maçı kazanan bu genç kadınların sırrı ne kulüplerinden finansal destek almaları ne de transfer ücretleri. Zaten hiçbiri transfer parası almıyor, maç başına aldıkları harçlık diyebileceğimiz parayla futbol hayatlarına devam ediyorlar. Onları bugünlere getiren en önemli şey tabii ki futbol sevgileri. Ama burada önemli bir ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerek, 21 yıldır Arsenal Kadın Takımı'nın teknik direktörlüğünü yapan Vic Ackers. O'nun yönetiminde geçen 21 yılda Arsenal 10 Premier League şampiyonluğu yaşadı, 8 defa FA Cup'ı kazandı - yarın Leeds'i yenerlerse kupa sayısı 9 olacak.




1987'de bu görevin başına geldiğimde insanlar benim deli olduğumu düşünüyorlardı diyor Akers ve şöyle devam ediyor: " Kadınların maçlarına çok az insan ilgi gösteriyordu. Öncelikle insanların bakış açısını değiştirmem gerekiyordu. Bu nedenle rol modellere ihtiyacımız vardı. Bu yıl Kelly Smith'i (Arsenal'in golcüsü) kadromuza kattık. Tüm futbolcularımız saha içinde birer atlet gibi koşuyorlar. Bu da Onların oynadıkları oyunun başkaları tarafından kabul görmesinde önemli bir etken oluyor. Kızlar kendi oynadıkları oyunun saygı görmesinden başka bir şey istemiyorlardı ve sanırım biz bunu başardık."

Türkiye Süper Ligi'nde şampiyonluk yarışı sürerken ben şimdi niye bu yazıyı yazdım? Yazıyı kaç kişi okuyacak? Kaçımız burun kıvırıp Erman Toroğlu edasına bürünecek?