24.05.2008

Kadının Gözü: Her Yerde


Tribün dergi sitesinin forumlarında futbol bloglarıyla ilgili bir başlık vardı. Benim blogumdan da söz etmişler forumda. Altına da bayan gözüyle futbol yazmışlar açıklama olarak. Birçok konu gibi futbolun da cinsiyetsiz olduğunu düşünürüm hep. Bülent Timurlenk’in biraz daha feminen bir site yap önerisine bu nedenle çok sıcak bakmadım. Futbol futboldur işte, cinsiyetten bağımsızdır benim gözümde.

Blog yazmak hiç aklımda yoktu. Küçüklüğümden beri sürekli yazıyorum aslında. Ortaokuldayken kız arkadaşlarımın hediye ettiği günlüğe maç yazıları yazarak başladım futbol yazmaya. Her gece yatmadan önce günlük gibi futbol yazdım ben. Keşke atmasaydım o defteri diyorum şimdi. Bay B. ile futbol muhabbeti yaptığımız birgün “Blog yazmalısın sen” demişti. 2-3 yıl önceydi. Neden bilmiyorum pek sıcak yaklamamıştım. Ne zaman ki Aceto’yu gördüm, ondan sonra blog açmaya karar verdim.

Aşağıda okuyacağınız yazıyı 8 Mart’ta yazmıştım. Kadın mühendisler platformunda yayınlayacaktık ama ben oraya vermekten vazgeçmiştim.Tribün dergide blogum "bayan gözüyle futbol" diye lanse edilince bu yazıyı arşivimden çıkarayım dedim. İşte kadın gözüyle futbol:

Çalıştığım şirketteki 3. veya 4. ayımdı. İş arkadaşlarımla yemekhanede yemek yiyorduk. Her yerde olduğu gibi bizim masamızda da konu dönüp dolaşıp futbola gelmişti. Uzunca bir sure futbol muhabetti yaptık. Eski maçlardan, yenilerden, hakemler konuştuk durduk. Buraya kadar herşey normaldi. Sonra içlerinden biri sen bu kadar şeyi nereden biliyorsun diye sordu. Futbol bir devlet sırrıdır ya ülkemizde, ancak çok özel kişiler bu konuda bilgi sahibi olabilir. Anlamaz gözlerle bakmakla yetindim. Saçma sorulara cevap vermeyi de anlamsız bulurum. Başka bir arkadaşım ofsaytı biliyor musun diye sordu. Diğeri daha insaflıydı; bence tek cümleyle anlatamaz dedi (en azından ofsaytı bilme ihtimalimi düşünmüştü ama tek cümleyle anlatamazdım O’na göre). Hayatım boyunca bu soruya o kadar çok maruz kalmıştım ki artık tek cümleyle, 3 cümleyle isteğe göre ofsayt tarifi yapmakta uzmanlaşmıştım. Ama akıllanmıştım da. Kendimi kime neden ispatlamak zorunda hissediyordum? Soruyu soruyla cevapladım. “Siz ofsaytın ne olduğunu biliyor musunuz” dedim. E heralde biliyorlardı, soruya bak sen! Ne demek istediğimi anladılar mı hala emin değilim.

400 kişilik bir şirkette çalışan tek kadın uçak mühendisiydim. İnsanlar henüz kadın mühendisle çalışmanın şokunu atlatamamışken bir de futbol çıkmıştı piyasaya. Futbol sohbeti yapan kadınları çok itici bulduğunu söyleyenler, benden daha iyi futbol bilen bir kızla hayatta çıkmazdım diyenler, her şeye rağmen kadınlar futboldan anlamaz diyenler bir yana, erkek fatma- delikanlı kız yakıştırmaları havada uçuşuyordu. Kadından mühendis olmazdı. Kadın hangar ortamında çalışamazdı. Kadınlar futbol maçı bile izlememeliydi. Tüm bunları söyleyenler Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden mezun, mühendislik diploması sahibi insanlardı. Olayın eğitim seviyesiyle ne derece ilintili olduğundan ciddi şüphelerim vardı artık. Her sınıftan, her eğitim seviyesinden tüm erkekler aynı görüşteydi. Erkeklerle özdeşleşmiş, erkeklere ait bir dünyada kadınların yeri yoktu.



Futbol sadece bir oyun değildi benim için. Büyüdükten ve farkındalıklarım arttıktan sonra bir başkaldırıya dönüşmüştü. Futbol izlediğim için televizyondan uzak tutulduğum, garipsendiğim bir toplumda bana dayatılanı değil kendi istediğimi yapmayı ilk bu oyunla öğrendim. 12-13 yaşlarındaydım, kimseye kulak asmamıştım, futbolu izlemeye/okumaya/oynamaya devam etmiştim. Belki de bu yüzden daha bir sıkı sarılıyorum futbola. Herşeyin üzerinde tutuyorum onu.

Türkiye’de kendini futbol konusunda ispatlamış ve ülkenin en iyi futbol bilen kadınlarından Banu Kılıçoğlu Yelkovan’la konuştum geçen gün. (Yaşasın facebook!) Söyledikleri anlamlıydı:

“İnsanlar tabii ki benim futboldan anlayıp anlamadığımı sorguluyorlar ama ben artık ofsayt aşamasını geçtim, onu pek soran yok.. en sinir olduğum şey "anlamak" fiili.. kadınlar futboldan anlamaz diyorlar ya, işte ona ifrit oluyorum... hayır oraya başka bir fiil koysalar, kadınlar futbolu sevmez, kadınlar futbolla ilgilenmez vs o kadar batmayacak (gerçi genelleme olduğu için yine batar ya, neyse)... ama kadınlar futboldan ANLAMAZ çok absürd geliyor bana.. erkekler futbolu kendi tekellerinde tutmak için çok girift bir şeymiş, çok derinlikliymiş, aman bizim görmediğimiz neler oluyormuş gibi yansıtmaya çalışıyorlar, ciddi suratlarla oturup tartışıyorlar falan ama olmuyor işte... :)))”

Futbol bu dünyadaki en basit oyun olduğu için bu kadar çok seviliyor. Hatta gün geçtikçe teknik anlamda daha da basitleştiriliyor. Bir yandan da gün geçtikçe karmaşıkmış gibi gösterilmeye çalışılması işin ilginç yanı. Kadın beyni bu karmaşanın altından kalkamaz, öyle değil mi?

Az once erkek arkadaşım aradı. "Akşam arkadaşlar bizi dışarı çağırıyor", diyor.
-Kusura bakma aşkım, akşam Fener’in maçı var. Ben maçtan sonra size katılırım.

Hediye


Doğum günü hediyem www.kombinebilet.net !!!!

http://www.kombinebilet.blogspot.com/ yazmak gerçekten zor bir iş.
Bay B. de her zamanki düşünceli tavrıyla http://www.kombinebilet.net/ adresini hediye etti bana hem de doğum günümde.

Doğum günüm 1,5 ay önceydi. Aslında 13 Nisan'dan beri yeni adresimden bloga ulaşılabiliyor. Hiçbir zaman ince bir insan olamadım. Doğum günü hediyemi bile geç lanse ediyorum. Oysa ne kadar sevinmiştim kombinebilet.net benim olunca!

Bay B.'ye bir kez daha teşekkür ediyorum. Hem turkuaz forma için hem http://www.kombinebilet.net/ için.

22.05.2008

Ferguson ve Giggs

Giggs'in Manchester United formasını en çok giyen oyuncu rekorunu bu yıl kıracağını hepimiz biliyorduk. Bobby Charlton'ın rekorunu kırdığı gün Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdıkları gün oldu.

Bu bir tesadüf değildi elbette. Şubat ayında Giggs 100. Maçına Çıktı başlıklı yazımda yazmıştım. Alex Ferguson Giggs'in bu rekoru Şampiyonlar Ligi finalinde egale etmesini istediğini söylemişti. Yani Sir, Giggs'i bilerek ve isteyerek çok anlamlı birgünde onurlandırdı. Büyük adam olmak kolay iş değil...