6.09.2009

Texas Gökçekler'e Tavır Koyack mı?


Ankaraspor-Ankaragücü birleşmesiyle ilgili çok şey yazıldı çizildi. Normal bir federasyonun iki takımı da küme düşürmesi gerekirken Gökçekler'i durdurmaya kimsenin gücü yetmiyor tabi ki. Baba belediye başkanı olunca oğul da futbol sahalarına attı kendini. Bu konuda federasyon önleyici bir çalışma yapacak mı beklemedeyiz.

Benim asıl merakım Texas'ın tavrının ne olacağı yönünde. Bursa-Ankaragücü kardeşliği ile ilgili bir yazı yazmıştım daha önce. Ankaragücü'nün yeni yapılanmasına Texas "Biz kendi davamıza bakarız, başkan kimmiş bizi ilgilendirmez" mi diyecek yoksa "Bu adamlarla işimiz olmaz, kardeşliği de öldürdüler" mi diyecek?

Women Euro 2009'dan



Finlandiya'da Kadınlar Avrupa Şampiyonası oynanıyor şu günlerde...

Fotoğraf İrlanda-Almanya B grubu maçından. İrlanda kalecisi Gudbjoerg Gunnarsdottir topu havada yakalarken...

Yer:Ratinan Stadyumu.





Türkiye'deki gazetelerde bu turnuvayla ilgili tek satır haber yok tabi.


Şaşırmıyorum ben bunlara, Trabzonspor kadın futbol takımının şampiyonluğu için "şehirde krallar gibi karşılandılar" yorumunu yapan eril basından söz ediyoruz sonuçta.






Merak edenler için ben kısa bir bilgi geçeyim. Bugün İngiltere, Hollanda'yı 2-1 yendi ve finale yükseldi. Diğer finalist yarın saat 20:00'de Almanya-Norveç maçıyla belli olacak. Bu defa İngiltere son 4 yılın şampiyonu Almanya'nın hakimiyetine son vermek istiyor.

Final maçı 10 Eylül Perşembe günü saat 20:00'de.

11.06.2009

12 milyon £


12 Ağustos 2003: Cristiano Ronaldo 12 milyon £'a United'la anlaşıyor. Yaş 18.

Bugün 80 milyon £'a Real Madrid gözünü kırpmadan "hemen gel" diyor.
Ronaldo'ya ne kadar teklif edeceklerini merakla bekliyorum.

Real Madrid Barnebau'da bu yıl şampiyonlar ligi kupasını kaldırmak istiyor.
Kupayı alamazlarsa bedeli biraz ağır olacak!
Alırlarsa Onlar için sorun yok da dünya artık eskisi gibi bir dünya olmayacak!

26.04.2009

Sivas-Trabzon


Sivas'ın tipik kontrollü oyunun bir kenara bırakıp maçın başından itibaren saldırmaya başlaması, Ersun Yanal'ı gafil avladı. Herkesin Sivas'tan beklediği en iyi yaptıkları şey olan kapanmaktı.

Trabzonspor 4-3-3 oynamaya çalışırken Yattara ve Alanzinho'nun geriye koşmaması onlara pahalıya mal oldu. Top rakipteyken hızlıca 4-5-1'e dönmek gerekirken 4-3-3'te kalınca kalesinde çok pozisyon gördü. Sivas'ın ise sezon başından beri en çok pozisyona girdiği maçlardan biri oldu. Öyle ki Hayrettin bu sezonki ilk golünü attı.

Bülent Uygun dersini iyi çalışmıştı ve Yanal'ı şaşırtmayı başardı. Ersun Yanal ise yaşadığı panik belki çekindiği şehir baskısıyla skoru değiştirebilecek Alanzinho'yu hemen oyundan almayı tercih etti. Bu belki de, "fark açılırsa beni şehre sokmazlar" hareketiydi.

Sivasspor'un geçen yıldan en büyük farkı kritik maçlarını kazanması oldu. Belki de bu farklılık onları şampiyon yapacak.

23.04.2009

Futbolu Sevmeli Mi? (3)


Futbol,
Ataerkil düzenin tribünlere izdüşümüdür.
Stadyumlardaki pankartlar, tezahüratlar kadına olan bakışın yansımasıdır.
Kadın cinsinin aşağılanma mabedidir.

Futbol,
Karşı cinsten izole edilmeye çalışılır.
Olmuyorsa, kadın erkekleştirilir

Futbolu sevmeli mi?
Sever misiniz sevmez misin ben karışmam
Ama sevmeli futbolu...
Erkeksel tekelleşmeden kurtarmak için sevmeli,
Dünya düzeninin değiştiğini göstermek için,
Ne bileyim;
Rakı sofrasındaki muhabbet için de olsa sevmeli...

22.04.2009

Fenerbahçeli


Fenerbahçeli'yi anlatan çok güzel bir fotoğraf...
Çok severiz...
Ama ipe götürürüz...

Futbolu Sevmeli Mi? (2)

"Bernabeau diye bir acur, İspanya iç savaşı sonrasında, futbolu Real Madrid kanalıyla pazarlamıştı.
Bana bir uyku tulumu yapın demişti. Kitleleri topa odaklamak, toplumsal şiddeti tribünlere hapsetmek için futbolu ön plana çıkarmıştı.

Real Madrid faşizmin odağıdır.

Barcelona da Bask milliyetçiliğinin...


*****


Futbol sınıf savaşıdır.

22 toçu sahada, milyonlar tribünlerde...

Arsenal silah işçileri, Blackpool kömür işçileri, Liverpool liman işçileri...

Real Madrid faşolar, Barcelona solcular...

Beşiktaş proletarya, Galatasaray aristokrasi, Fenerbahçe burjuvazi..."


Kaynak:Futbolu Neden Sevmeli? - Kurthan Fişek

20.04.2009

Futbolu Sevmeli Mi? (1)


Futbol...
Bütün takım sporları gibi, "Sanayi Devrimi" icadıdır.
1832'de başlar.
Sanayi Devrimi, sınıf savaşlarını başlattı.
Yükselen burjuvazi, amelenin sokaklara dökülmesini önlemek için, futbolu icat etti.
Takım sporlarını icat etti.
Bir tarafta bir kale, öbür tarafta öbür kale...
Saldıracaksın, alacaksın...
"Futbol" savaş benzetimidir.
Bir tarafta bir kale, öbür tarafta öbür kale...
Saldıracaksın, alacaksın...
"Futbol", sınıf savaşını futbol sahalarına, tribünlere hapsetme icadıdır.
Tribünlerde oturan halktır, fakir fukaradır. Sahada top koşturanlarla kendilerini özdeşleştirirler.

****

Futbolu sevmeli mi?
Elbette sevmeli, çünkü topluluktur, beraberliktir.
Peki, madem beraberlik, niye kavga, maraza çıkıyor?
Niye çıkmasın?
Futbolda şiddet elbette yayılır.
Futbol "savaş" benzetimidir...

Kaynak: Futbolu Neden Sevmeli?- Kurthan Fişek

Şair


Şairim
şimşek şekillerini şiirlerimin
caddelerde ıslık çalarak
kazırım
duvarlara...
100 metreden
çiftleşen iki sineği seçebilen iki gözüm,
elbette gördü
iki ayaklıların
ikiye ayrıldığını...

Sen
benim
hangisinden olduğumu anlamak istiyorsan
cebime sok
kafanı:
orda
aydınlığı okuyan kara ekmek
sana doğruyu söyler...
Şairim
şiirden anlarım
en sevdiğim gazel
Anti Dühringidir Engelsin...

Şairim
bir yıl yağan yağmur kadar şiir yazdım...
Fakat asıl
şaheserime
başlamak için
Hafızı kapital olmayı bekliyorum.

Futbolda eski kurdum.
Fenerbahçenin forvetleri
mahallede kaydırak oynıyan birer piç kurusuyken
ben
en ağır hafbekleri yere vururdum.
Futbolda eski kurdum.
Santıradan alınca pası
çakarım
Hooooooooooooooooooooooop!
5 numro top
açık ağızdan girer golkipin karnına.
Bana mahsustur bu vuruş
futbol potinlerim
kurşun kalemimden öğrendi bu zanaatı!
O kurşunkalemim ki
9 deliğinizden vücudunuza her tıktığı mısra
işkembenizde taş.
Şairiz be,
şairiz dedik ya be arkadaş...

Nazım Hikmet
Varan 3, 1930

19.04.2009

EURO 2009'a Gönüllü Aranıyor

23 Ağustos-10 Eylül tarihleri arasında Finlandiya'da oynanacak Kadınlar Avrupa Şampiyonası için 800 gönüllü aranıyor. Organizasyon güzel, yer güzel. Öğrenci olsam ya da 20 gün işten izin alabilecek olsam bu fırsatı hayatta kaçırmazdım.




Gönüllü başvuruları için 18 yaşınızı doldurmuş olmanız ve İngilizce bilmeniz yeterli. İngilizce bilmiyorsanız, Avrupa Şampiyonası'nda mücadele edecek takımların dillerinden birini biliyorsanız yine şansınız var. Başvuru için juha.tuominen@weuro2009.palloliitto.fi adresine mail atmanız yeterli.



Başvuruyla ilgili detaylar için :


20.03.2009

Lincoln'ü Nasıl Bilirsiniz?

Sabah erkenden işe gelmemin sebebi, gazete okumak ya da yazı yazmak değildi elbette. Ama Bilgin Gökberk'in yazısını okumaya başlayınca bırakamadım. Çok güzel anlatmış Lincoln'ü...

"Cazip, çekici, dikkat çeken kadınla her şey olunur, huzurlu olunmaz. İyi laftır. Aklınıza ne geliyorsa olursunuz onla.Huzurlu olamazsınız.Ve...Bu tip kadınlar bir iki kere çıkar hayatta karşınıza. Ne kadar kalırlarsa sizde, ne kadar tutabilirseniz onları,hiç tatmadığınız ,hiç bir kadının tattıramayacağı duyguları tadarsınız. Huzur hariç.

Galatasaray’ın başına bu 10 belasını saran Hagi. Bir kere onun -10’un- tadını aldı Galatasaraylı. Alıştı. 10 sene bir 10 aradı, onu aradı, bulamadı, gibisini aradı. Bulamadı. Gibisinin gibisini buldu. Lincoln’ü. 10 dakika huzurlu olamıyor. 10’lar böyle. Cazip, çekici, dikkat çeken kadınlar gibi. Gibileri de...Gibilerinin gibileri de..."

Dünyada 10 numara kalmamışken, biz 10 numaraların peşinden gitmeye devam ediyoruz. Bugün herkes aynı şeyi konuşuyor, maç 2-0'a gelince Bülent Lincoln'ü çıkarsaydı... Yerine kimin gireceği konusunda herkesin başka bir önerisi var, Lincoln'ün çıkması gerektiğinde herkes hemfikir. En kritik maçında, Galatasaray "özelinde" en kritik dakikalarda, çıksın Lincoln. Sorgulanması gereken Lincoln mü, 10 numara kavramı mı, hala Hagi bulma çabası mı bilemiyorum...

8.03.2009

Saraçoğlu'nda UEFA Finali

Bu aralar gündemimizin en önemli konularından biri Galatasaray'ın Saraçoğlu'na UEFA finali oynama hedefi.

Geçen gün iş arkadaşlarımla Galatasaray final oynarsa ne olur konulu geyik çeviriyorduk.

Bir arkadaşımın yorumu süperdi, yazmasam olmazdı:

"Aziz Yıldırım Stad'ın maketini yapar. 200 milyona Galatasaraylılara satar, kazandığı parayla da gider Sabri'yi alır."

Burası Kayseri Burdan Dönüş Yok!


2 yıldır Kayseri delasmanına gitmek istiyorum. Bay B'yi bir türlü ikna edemiyorum.
Malum bu dünyada kadınların yanlarında erkek olmadan maça gitmeleri imkansız.

Bu yıl Kadir Has Stadı'nı görmeyi deplasmana gitmek daha çok istiyorum.
Tam yeri gelmişken Bay B'ye konuyu yine açtım:
"8 Mart hediyesi olur bana, yepyeni bir stad, güzel maç, Fenerbahçe de iyi oynamaya başladı."
Çok şaşırtıcı ama ikna oldu!!!
Gidiyoruz....
Çok mutluyum!!!

Hemen http://www.bulucak.com/ ziyaret edildi. Kayseri'ye nasıl gidilir sorusunun cevabı basit. Cumartesi X bir zamanda gidebiliyoruz.

Ama dönüş????
Çalışan birinin bu maça gidebilme ihtimali yok. Bugünkü son uçak saat 20:20'de.
Pazartesi sabahı olan uçak saat 08:25'te Atatürk Havalimanı'na iniyor.
Anadolu yakasında çalışan insanlar olarak işe yetişebilme ihtimalimiz yok.

Stad güzel, maç güzel, şehir güzel ama gidemiyoruz.
Sebebin saçmalığı tam da bize has bir durum değil mi?

1.03.2009

Siyah Beyaz

3 yıldır Fenerbahçe'yi bir siyah bir beyaz görmekten gerçekten bunaldık.

Bir maç herkes elinden gelenin en iyisini yapıyor, koşuyor, mücadele ediyor; bir diğer maçta beyefendilerin dünya umurlarında olmuyor.

Aziz Yıldırım'ın tezine göre Zico takımda disiplini sağlayamadığı için geçtiğimiz 2 yıl boyunca bu görüntüyle karşılaşmıştık. Bunu baz alarak Aragones getirildi ama sonuç değişmedi. Sorunu teknik direktör- disiplin bağlamından farklı bir noktada aramak gerekiyor. Oyuncuların mantalitesini, profesyonellik anlayışlarını irdelerek işe başlanabilir. Genç yaşlarında parayı, şöhreti, Fenerbahçe formasını giyme şansını yakalamış bu oyuncuların - özellikle de Türk olanlarının- vurdumduymazlıklarını anlayabilmekte ben gerçekten zorluk çekiyorum. Kendilerine Yusuf Şimşek'in sözlerini hatırlatmakta fayda var: "Kapıcı bile olsanız Fenerbahçe'de kalmaya çalışın"

Ben dünkü maça geri döneyim. Sivasspor maçı, bu sezonun en beyaz maçlarından biriydi. Uğur Boral'ın attığı iki gol, Alex'in etkinliği bunu en önemli göstergelerindendi. Rıvan Dilmen'in sıkça dile getirdiği Uğur Boral'ın gol bulamama sorunu bu hafta çözülmüştü. Sebebi Carlos'un olmayışı mıydı, Uğur Boral'ın canının böyle istemesi miydi acaba?



Bu maçta Fenerbahçe'nin neden kazandığından çok Sivasspor'un neden kaybettiğine bakmak lazım. İki defa öne geçtiğiniz bir maçı kaybediyorsanız, gol yiyince bu kadar çabuk demoralize oluyorsanız ortada bir sorun var demektir. Gerçi burada Sivasspor'un Türkiye Cumhuriyeti futbol tarihinin en önemli olaylarından birini başardığını, bu heyecanın çok normal olduğunu kabul etmek gerekir. 3 yılda büyük takım olunmuyor, uzun yıllar aynı tempoda devam etmek gerekiyor. Sivasspor da büyük takım olmanın gereklerini henüz tam olarak yerine getiremiyor.

Sivasspor orta sahasını kalabalık tutup Fenerbahçe'yi en zayıf noktasından vurabilirdi, hedefinden şaşınca kalesinde alışık olmadığımız kadar çok poziyon gördü. Bildiğimiz defansif oyunun yerine daha açık bir oyun tercih edildi ve Fenerbahçe'nin yetenekli oyuncuları için bu bulunmaz bir fırsata dönüştü. Zaten defansif orta saha sıkıntısı çeken Fenerbahçe karşısında bu oyunla oynamak akılcı değildi.

Dün geceki galibiyetten sonra Fenerbahçe'de yine şampiyonluk sesleri yükselmeye başladı. Gençlerbirliği maçını mı ölçü alacağız yoksa Sivas maçını mı? Haftaya takım nasıl oynayacak sizce?

Bir hafta sonrasını kestiremiyorken 12 hafta sonrası hakkında olsa olsa temennide bulabiliriz.

15.02.2009

7-0'ın Hesabı


Sevgililer gününü geçen hafta kutlayıp, bu haftayı Fenerbahçe'ye ayırmak benim fikrimdi. Bay B. de sağ olsun beni kırmadı...

Bu sezon Saraçoğlu'na ilk gidişim. Emre'nin transferine olan kızgınlığım bir nebze azaldı. Hatta maç esnasında kendi kendime "bu adam işe yarıyor galiba" itirafını da yapmadım değil. Hava o kadar soğuk ki bazen maça gitmekle akıllıca bir iş yapmadığımızı düşünüyorum ama neyse olan olmuştı. Tribünlerdeki yerimizi aldık. Migros tribünü en son ne zaman bu kadar boştu? Venglos döneminde miydi? 4000 kişiye oynanan maçlar vardı o günlerde, herkes sırtını sahaya dönerdi.

Biz bugüne bakalım..Maç başlayınca goller de peşinden geldi. Kaleyi bulan her topun gol olduğu bir maça gittiğimiz için artık kendimizi şanslı hissediyoruz.

İBB yenilgisinden sonra gazetelerdeki "Fenerbahçe'de 10 yıl öncesinin ruhu geri döndü" haberlerini taraftar bayağı içine sindirmiş olmalı ki maçta 10-15 yıl öncesinin tezahüratları söylenmeye başladı birden:
"Haydii söyleeee her maçına gelmedik miiii
Haydi söyleee uğruna can vermedik miii"

İBB maçı oyunculara iyi bir ders olmuştu. Hacettepe, Osman Özdemir'i gönderdikten sonra lige havlu atmıştı gerçi ama yine de Fenerbahçe'nin bu denli oyuna asılması sık rastlanan bir durum değildi bizler için. 3-0'dan sonra Fenerbahçe bu skorun üzerine yatar dedik yatmadılar. İlk yarı bittikten sonra, ikinci yarı top oynamaz bizimkiler dedik, olmadı. Takım hırsla oyuna asılmaya devam etti.

Maçın en keyifli anlarından biri skorun 6-0'a ulaşmasıyla gerekleşti. Gerekli mercilerin "kulakları çınlatılırken" insanların yüzünde oluşan o gülümsemeyi görmeliydiniz.

Emre Belözoğlu'nun sağ kanatta sakatlandığı pozisyonu tam görememiştim. Ali Bilgin mi sakatlandı soruma Bay B.'den gelen cevap konuyu özetliyordu: "Ali Bilgin topa öyle girmez"

Bu takım ne zaman frikik'ten gol atacak diye beklerken Deivid bunun da cevabını verdi sağ olsun.
Maçta gözleri Guiza'yı arayan oldu mu? Semih-Alex ikilisini izlemeyi özlemişiz. Ama neden 75'te İlhan girsin diye Semih oyundan çıkarıldı anlayan beri gelsin. 2 forvet oynatmamanın inatçılığı skor 7-0 iken bile devam edebiliyormuş.
Bundan sonra takım yine böyle oynar mı?
Oynamazlarsa bu 7-0 hesabını nasıl verirler bilemiyorum.

10.02.2009

Mesut Özil

Almanya'da doğup büyüyen oyunculara olan yaklaşımımızı kusura bakmayın ama iki yüzlü buluyorum.
Benim dedemin babası o zamanların Yugoslavya'sı bugünün Kosova'sından Türkiye'ye göçmüş. Diyelim 1960'larda göç etmiş olsunlar. Ben de ünlü bir futbolcu olsam, mesela Aykut Kocaman olsam .

Türk Milli takımına çağrılsam; normal olarak doğup büyüdüğüm, havasını soluduğum, dilini konuştuğum, beni bugünlere getiren Türk Milli takımında oynamam beklenir değil mi? Kosova milli takımını seçsem en iyi ihtimalle yadırganırım, vefasızlıkla suçlanırım.

Mesut Özil de O'nu bugünlere getiren ülkeyi tercih etti diye yaptıklarımız/yazdıklarımız sizce de biraz iki yüzlü değil mi?

2.02.2009

Son 10 dakika


Inter bu hafta Torino'yu yenseydi puan farkını 8'e çıkaracaktı.
Maçın son 10 dakikası muhteşemdi.
İzlemediyseniz çok şey kaçırdınız.

Saraçoğlu'nda Maç İzlemek


Bu sezon daha hiç maça gitmedim. Sezon başında kombine bilet almaya kararlıydım, Emre Belözoğlu transferiyle vazgeçmiştim. Takım güzel futbol oynamıyor ama ben zaten futbolseverim. Fenerbahçe kötü oynasa da ben futbolsever kimliğimle maça giderdim. Gidemiyorum...

Basında hiç yer almasa da Saraçoğlu eski Saraçoğlu değil. Aslında AZ Alkmaar maçıyla birlikte tribünler değişmeye başladı. O gün Esenler grubuyla GFB'nin arasında çıkan ve bıçak yaralarıyla son bulan olaylara şahit olmuştum. Bu olay "bizim stadımız"da da olabileceğini göstermişti.
Antep maçında da Sefa'nın stada alınmaması yüzünden yine ortam gerilmiş. Bu linkte, olanlar çok güzel bir üslupla anlatılmış: http://rakamla10.blogspot.com/2009/01/gfb-ve-kodamanlar.html

Sezon başında GFB'yi Migros'tan alıp diğer tribünlere dağıtmak GFB'nin gücünü azaltmadı maalesef. Bütün tribünlerin karışmasına sebep oldu.
En çok stadımızla övündük son yıllarda. Candan Erçetin konserine gider gibi gidilirdi bizim stada. Bu durum değişmesin.

Ben maça gitmeyi özledim...

Komşunun Tavuğu

Baros'un gollerinin yanında Guiza'nın kaçırdıkları bu aralar sohbetlerin en çok konuşulan konusu. Ne zaman arkadaşlarla oturup futbol muhabbeti yapsak hep aynı şeyleri duyuyoruz. Baros 20 tane gol atmış. Guiza'nın gol sayısı Lugano'nun gollerinden fazla mıymış?

Geçen yıl Kezman gol atamıyordu, bu yıl Guiza. Fenerbahçe de en az Baros kadar iyi forvetler aldı. Anelka, Kezman, Guiza... Hiçbiri olmadı, hiçbiri taraftarı tatmin etmedi. Üstelik hepsine inanılmaz bir sabır gösterildi.

Antep maçında Semih'in süper pasını Guiza'nın kaçırınca, gitsin bu adam dedim. Sonra Kezman geldi aklıma. Bu işte bir terslik yok muydu?
Geçen yıl Deivid ve Semih gol açığını kapattığı için durum bu kadar vahim değildi. Bu yıl her ikisi de sakatlanınca takım pozisyon üretemez oldu. Bulunan pozisyonlar da hep harcandı.
Ya forvetlerde sıkıntı var ya da oyun anlayışında...
Yoksa sorunumuz Alex mi?

28.01.2009

Dünyanın En İyisi


Marta yine Dünyanın en iyi kadın futbolcusu seçildi.

Üçüncü defa FIFA Yılın Kadın Futbolcusu ödülünü alan Marta önümüzdeki sezon Umea'dan ayrılıp Ameika'nın yolunu tutacağını açıkladı. Kulübüne teşekkürlerini iletmeyi de ihmal etmedi tabii ki.

Sonunda konuşulanlar gerçeğe dönüştü ve Amerika'da profesyonel futbol ligi kurma çalışmaları tamamlandı. Normal olarak ilk işleri Marta'yı transfer etmek oldu. (Lyon başkanı Jean-Michel Aulas ne demişti? Brezilyalı oyuncuları transfer edin, Onlar dünyanın en iyileri. http://kombinebilet.blogspot.com/2008/01/lyon-vs-fenerbahe.html) Marta'nın, 5 yıldır formasını giydiği Umea'yı bu uğurda bırakmasına şaşırmamak gerek.

Marta, Umea'yla bir UEFA kupası, 4 lig şampiyonluğu kazanmıştı. Amerika'da da benzer başarıları yakalaması pek de zor olmayacaktır. Tanrı Brezilyalıları bu kadar yetenekli yaratırken acaba diğerlerine haksızlık ettiğini düşünmedi mi hiç?

Benden bir tavsiye: Eğer şimdiye kadar izlemediyseniz, Marta'yı futbol oynarken izlemenin keyfine varmalısınız. Gerçekten harikalar yaratıyor.

1.01.2009

Gullit&Rijkaard


Gullit ve Rijkaard'ın babası profesyonel futbolcu olabilmek için birlikte Hollanda'ya göç ederler. Kendileri futbolda pek de aradıklarını bulamazlar. Neyse ki oğulları devreye girer. Tıpkı kendileri gibi çok iyi arkadaş olurlar.Üstüne bir de onların yapamadığını yapıp futbolda yükselirler...

Kadın Futbolu - Dünyanın En Çok Gelişen Sporu


90'lı yıllardan bu yana futboldaki en büyük değişim kuşkusuz kadın futbolunun gelişimiydi.
20.yüzyılın büyük bir kısmında İngiliz Futbol Birliği tarafından uygulanan yasağın kalkmasıyla, kadın futbolu 30 milyon futbolcusuyla dünyanın en çok gelişen sporu oldu. Fakat, halen Dünya Kupası maçları dahi çok az ilgi çekiyor. Amerika'da 2003 yılında ilgi azlığından dolayı liglere 1 yıl ara verildi.

Bu bir paradokstu aslında: Kadınlar futbol oynuyorlar ama onu izlemiyorlar. Olaya daha genel bakarsak kadın-erkek çok az insan kadınların yer aldığı spor aktivitelerini takip ediyor. Kaçımız WNBA izliyoruz? İstesek de izleyebilir miyiz? Gazetelerdeki spor sayfaları erkeklere ait, araştırmalar gösteriyor ki spor sayfalarının %90'ından fazlası erkeklere adanmış durumda.

Ne zaman kadın sporcularla ilgili bir haber yapılsa, bu haber genellikle güzellik üzerine kurulu oluyor. Veya ciddi bir tarzla yazılmış : " Kadın futbolu genelde yok sayılıyor. Ama Jane Smith çok yetenekli bir forvet ve hiç para kazanmamasına rağmen erkekler kadar çok çalışıyor" tandansında sıkıcı makaleler yayınlanıyor.

Belki de erkek muhabirler kadın futboluna bir şans vermeliler. Sonuçta insanlar kadın futbolunu ancak medya ondan söz ederse takip edebilirler.

Öte yandan New York Barnard College'de spor tarihi öğretim üyeliği yapan Kathryn Jay, çok az okuyucunun kadın spor aktivitelerinden haberdar olmak istediklerini düşünüyor: "Çoğu kadın okuyucu erkek takımlarıyla daha çok ilgileniyor. Spor çok uzun yıllardır erkek kimliğini anlamanın, erkek olmanın bir yoluydu. Kadın sporunun, belki biraz tenis biraz da golf dışında zaman böyle bir misyonu olmadı." Şimdilerde, bu durumun değişmeye başladığını da eklemeyi ihmal etmiyor, Jay.

Bugün bile, erkekler kendilerine rol model olarak bir atleti seçebiliyorken, kadınların önlerinde Madonna veya Jennifer Aniston'dan başka rol model bulunmuyor.

Mutlu Yıllar

Manchester United'ın Fransız defans oyuncusu Patrice Evra, Hull City forveti Daniel Cousin'in üzerinden akrobatik bir hareketle atlarken...
Guardian'da 2008'in en iyi spor fotoğraflarından seçilmiş...
Bu vesileyle herkese mutlu yıllar...

Kadınlar Ligi'nde Gazi Üniversitesispor Liderliği Kaptırdı





Bayanlar 1. Futbol Ligi'nde Gazi Üniversitesispor deplasmanda Trabzonspor'a 1-0 yenilince yeni lider averajla Sakarya Güneşspor oldu. Geçen yılın şampiyonu Gazi Üniversitesispor bu sonuçla 3. sıraya yerleşti.

4. Haftanın sonuçları şöyle:

Mersingücü Cengiz Topelspor:12 Zeytinburnuspor:0
Bucaspor:8 Yalıspor:1
Trabzonspor:1 Gazi Üniversitesispor:0
Sakarya Yenikent Güneşspor:2 Konak Bel:0
Kartalspor:2 Mersin Camspor:1