26.01.2008

Lyon vs Fenerbahçe


Yanlış hatırlamıyorsam Aralık ayının başındaydı. Simon Kuper'in bir yazısını okuduğumda okuduklarımı Fenerbahçe'yle özdeşleştirmiştim. Lyon başkanı Jean-Michel Aulas'la konuşmuş Kuper. Aulas da Lyon'u nasıl başarıya ulaştırdıklarını anlatmış. Lyon'un politikalarını Aziz Yıldırım'ın tarzına benzettim. Belki de Yıldırım kendine rol model olarak Lyon'u seçmiştir, neden olmasın?

Simon Kuper'in kalemiyle Lyon'dan başarı önerileri, buyurun:

* Transferdeki verimsizliği azaltın. En önemli verimsizlik büyük isimlere büyük paralar ödeyerek oluşuyor. Bir yıldıza ödenen para gelecek vaat eden genç bir oyuncuya ödenen rakamın 5 katı olabiliyor fakat o yıldız, genç futbolcudan 5 kat daha iyi olmayabiliyor. Lyon yıldız oyuncularını memnuniyetle iyi paralara satıyor.
Aulas diyor ki 20-22 yaşında ülkelerinin en iyi oyuncularını alıyoruz. Eğer bir oyuncuya beklenenden çok fazla para teklif edilmişse hemen satıyoruz.

* En iyi oyuncunuzu satmadan önce yerine birini bulun. Böylece transfer döneminde panikle yanlış bir transfer yapma ihtimalinizi ortadan kaldırmış olursunuz.

"Essien’i Chealse’ye göndermeden 1 yıl önce O’nun yerine oynayacak oyuncumuz belliydi. Bu rahatlık, Essien’in 4’te 1’i fiyatına Tiago’yu almamızı sağladı." diyor Aulas.

* Transferler mutlaka kulüpte uzun süre çalışan ve çalışacak kişiler tarafından yapılmalı, teknik direktör tarafından değil. Lyon'da transferleri başkan Aulas, kulübün daimi teknik sorumlusu Bernard Lacombe ve teknik direktör birlikte yapıyor. Her teknik direktör kendisine verilen malzemeyle çalışmak zorunda. Lyon çok pahalı bir oyuncunun yedek kulübesinde oturmasına veya teknik direktörün kısa dönemli başarılar için çok para harcamasına izin vermiyor. Lyon'un transfer politikası bu yönüyle birçok kulübünkinden farklı. Örneğin İngiltere'de transferleri teknik direktör tek başına yapıyor.

* Brezilyalı oyuncuları alın. Onlar dünyadaki en iyi futbolcular. Aulas "10 yıl önce Marcelo diye bir oyuncumuzu Brezilya'ya gönderdik. Marcelo değişik bir insandı, hem mühendis hem de futbolcuydu. O Lyon'a Edmilson, Juninho and Fred'i gönderdi." diyor.

* Brezilyalı futbolcuların takıma ve ülkeye adapte olmasına yardımcı olun. Birçok Brezilyalı futbolcu Avrupa'da mutsuz olduğu için ülkesine geri dönüyor. Lyon'un onları rahat ettirmek için çalışan elemanları var. Bu elemanlar Brezilyalılar'ın Fransızca öğrenmelerinde, ev bulmalarında vs onlara yardımcı oluyor. Rakip takımlardan birinin eski başkanı bana futbolcu transfer ederken sadece kalitelerini değil, adaptasyon kabiliyetlerini de göz önünde bulundurduklarını söylemişti. Lyon'un bir Anelka veya Ronaldinho alacağını düşünemiyorum.

* Altyapıdan yetişen oyunculara da yıldız futbolcularla aynı imkanları verin. Aulas ofansif orta saha oyuncularına çok para vermeyi reddediyor. Çünkü bu oyunculara futbol pazarında gereğinden fazla paralar ödendiği görüşünde. Bu yüzden Lyon’da altyapı ürünü Karim Benzema oynuyor bu mevkide. Gollerini de atıyor tabi ki.

* Kademe kademe büyüyün. Büyük borçlardan kaçının. Futbolda başarıyı kimse garanti edemez ve bu durumda büyük borçların altından kalkamayabilirsiniz. Aulas "Bizim hedefimiz Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olmak. Acelemiz yok ama günün birinde olacağımızı biliyoruz. 2010 yılında tamamlanacak olacak 60.000 kişilik yeni stadımız bize yardımcı olacak. Stat yaptırmak için büyük borçlar altına girmedik. Sponsorlarla finanse ettik." diyor.

* Bütün bunları zengin bir şehirde yapın. Lyon ekonomisi güçlü sponsor firmalar üretebiliyor. Futbolcular Lyon'da yaşamaktan mutlular. Ve Lyon 2002'ye kadar hiç şampiyon olmadığı için taraftarların ciddi bir beklentisi de yoktu. Aulas, takımın önemli oyuncularını sattığında ya da Lyon iki önemli maçını üst üste kaybettiğinde taraftarların herhangi bir baskısı olmuyor diyor.Ve zamanı istedikleri gibi kullanabildiklerini söylüyor. Muhtemelen bütün bunları Liverpool veya Real Madrid'de yapamazdı.

25.01.2008

507 Günlük Özlem



Spor gazetesi vermiş bu posteri.
507 günlük özlem bitiyor yazıyor posterin üzerinde.
507 gün boyunca sakatmış Rıdvan.
Şimdi Şampiyonlar Ligi finalini nasıl bekliyorsak, Rıdvan'ın sakatlıktan çıkmasını da öyle beklerdik.
O'nun iyileşip futbol oynaması, gazetelere poster verdirtecek kadar önemliydi o zamanlarda.
O yüzden o gün Spor gazetesini almıştım.
O yüzden saklamıştım posterini.

10 Numara Bekleniyor


Galatasaray'da, Hagi'nin ardından 10 numara aramak moda oldu. Daha doğrusu yeni bir Hagi bulma sevdasına tutuldu herkes. Sanki dünyada hergün yeni bir Hagi doğuyormuş gibi. O da Galatasaray'ı tercih etmek için yanıp tutuşuyormuş gibi.

Galatasaraylı'lar bu sezon Lincoln transer edilince, "muradımıza erdik" derken hevesleri kursaklarında kaldı. Lincoln önce Kalli'yle sorun yaşadı. Sonrasında bir sakatlandı pir sakatlandı.

Halbuki tam da beklenen 10 numaraydı Lincoln. Ezeli rakiplerine Şampiyonlar Ligi'nde 2 gol atmıştı. Hem de Kadıköy'de. Kariyerli bir oyuncu, yetenekleri tartışılmaz. Ama... Ama'sı olmayan zaten Türkiye'ye gelmiyor.

7 Ağustos 2007'de Mehmet Demirkol yazmış:

"Lincoln ligde eğer 20 maçtan fazla oynarsa Galatasaray'ın oyununda fark yaratacaktır. Sakatlığının aslında ne olduğunun ortaya çıkması bu açıdan önemli. Brezilyalı'nın 20 maçın altında kalması sorun olabilir, çünkü Arda hâlâ bir kanat oyuncusu ve onun yedeği olamaz. Öte yandan Kalli'nin, Lincoln'süz daha mutlu olacağını tahmin etmek de zor değil. Şunu kabul edelim Lincoln Kalli'ye rağmen alındı. Ve eğer ileride bir sıkıntı yaşanırsa Alman hoca bu işten zor sıyrılır. Çünkü eğer gerçekten disiplin ve çalışmaksa sebep, Necati'den önce Lincoln gitmeliydi, alınmasından 1 ay sonra. Bu yüzden Galatasaray'da olup bitenler kim ne derse desin kaşınmaya müsait ve sık sık basına konu olacak kadar karmaşık hikayeler barındırıyor içinde. Galatasaray eğer sıkı ve galibiyetlerle dolu bir giriş yapmazsa sanıldığı kadar kolay ve keyifli bir lig geçirmeyebilir."

Neyse ki Galatasaray lige galibiyetlerle dolu bir başlangıç yaptı da Galatasaraylı'ların keyfi kaçmadı.

Bu arada Lincoln Galatasaray'ın bu sezon oynadığı 19 lig maçının 11'inde forma giydi. Kaldı 15 maç.
Gazetelerde 1 ay daha oynayamayacağı yazıldı. Ne dersiniz 20 maçı yakalayabilecek mi?

Ulusoy, Türban, Ulusoy, Türban ...

Dünya ekonomisi krizde. Borsada keskin düşüş, dolarda ciddi bir artış. Ekonomistler alarmda. Ama biz ülke olarak türban konuşuyoruz. Ana haber bültenlerinin tek konusu türban.

Haftasonu Sivasspor-Fenerbahçe maçı var. Türkiye'nin yetiştirdiği en yetenekli atlet pistlerden ömür boyu men cezası aldı. Adana Demirspor Türkiye Kupası'nda çeyrek finale yükseldi. Biz ne konuşuyoruz? Haluk Ulusoy!

Televizyonlarda Haluk Ulusoy reklamları oynuyor. Reklamda Türk milli takımı değil de Haluk Ulusoy bizleri Avrupa Şampiyonası'na davet ediyor. Şaka gibi. Federasyon başkanı değil de sanki Ali Şen...

Bir de federasyonun başına Şenes Erzik gelsin diyoruz.
Valla ben Şenes Erzik olsam hayatta bulaşmam.

24.01.2008

Tebe Volimo


Adana Demirspor'dan bu kadar söz edip de Tebe Volimo demesem olmazdı.
Tebe Volimo pankartı 80li yıllarda Adana Demirspor formasını giyen Arnavutoviç ve Ziyad için düzenlenmiş. Boşnakça "Seni Seviyorum" demek.
Nostalji olsun diye bu pankart tekrar yapılmış.
Şimdilerde 5 Ocak stadındaki her maçta görebilirsiniz.

Şehrin Asi Çocukları




Adana Demirspor tribünleri maça hazırlanıyor...

Adana Demirspor



Türkiye Kupası'nda Adana Demirspor Trabzonspor'u yenince olay olmuştu. Bugün çeyrek finale çıktılar. Tarihindeki en büyük başarısı 1977-78 sezonunda Türkiye Kupası'nda final oynamaktı. Trabzonspor'a 0-0 ve 3-0'lık sonuçlarla elenmişti Demirspor.
10 yıldır süper lig yüzü görmediler.
Buna rağmen her maçında çoğu süper lig takımından daha çok taraftar toplar.
Adana'daki çeyrek final maçı renkli geçeceğe benzer...

Endüstriyel Futbol


Pek sevilmez endüstriyel futbol lafı. Yine de burada kullanmak farz oldu. Geçen gün çocukluğumda biriktirdiğim eski gazete kupürlerini buldum. Gazete kupürleri arasında çıkan bu cips ambalajını görünce ev halkını gülme tuttu. Belli ki Fenerbahçe'nin şampiyonluğundan sonra üretilmiş. Ben de cipsi bir güzel mideye indirip, ambalajını da şampiyonluk hatırası saklamışım. Buraya kadar herşey normal de cipsin üretim tarihi 02.02.1995, son kullanma tarihi 02.06.1995. Ben çözemedim bu durumu. Anlayan beri gelsin.


Sonrasında köprünün altından çok sular aktı. 2007'deki şampiyonluğun ardından şampiyonluk hatırası cep telefonu üretildi Fenerbahçe için. Bizim Abbas Bakkal'da satılmadı tabi ki. Fenerium mağazalarında 3000 YTL'ye alıcı buldu.