6.06.2012

Benim Bedenim Benim Kararım


"Bazılarınızın süreci takip ettiği gibi kürtajla ilgili kadınlara yönelik saldırılara karşı birlikte durabilmek için kadınlar olarak bir metin hazırlamıştık. . Bu metinle sadece kadın örgütlerini değil bu saldırılara, ayrımcı ve militarist söyleme karşı olan herkesi bir araya getirmeyi umuyoruz. Metne hem kurumsal hem de bireysel imza almayı ve 6 Haziran Çarşamba günü metni imzalarla birlikte Cumhurbaşkanı, Başbakan, ilgili bakanlar, TBMM'nin ilgili komisyonları, Türkiye'nin üye olduğu uluslararası örgütlerle ve basınla paylaşmayı planladık. Bu nedenle imzalarınızı en geç Salı günü akşamına kadar bizlerle paylaşmanızı rica ediyoruz.
Ayrıca bir grup kadın bu girişimi desteklemek ve örgütlenmeyi kolaylaştırmak amacıyla Türkçe ve İngilizce çift dilli web sitesi hazırladık. Web sitesinin Türkçe adı http://kurtajyasaklanamaz.com İngilizcesi ise http://saynoabortionban.com/. Bireysel imzalarınızı bu siteler aracılığıyla bizlere ulaştırabilirsiniz.
Sizleri metne destek olmaya ve bu saldırıya karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz! "

Türkiye Kadın Federasyonları Başkanı Canan Güllü

4.06.2012

Neden Bu Kadar Çok Koşuyorsun?


Yeni transferimiz Dirk Kuyt kendisiyle yapılan bir ropörtajda; "Forvetsin ama neden bu kadar koşuyorsun?" sorusuna, "Çocukken, babam saatlerce balık temizlemekle uğraşırdı ve günün sonunda çok az bir para ile eve dönerdi. Ben hayatımda en sevdiğim şeyi yapıyorum ve bana milyon dolarlar veriyorlar. Neden daha fazla koşmayayım ki" diye cevap vermişti.

Bu cevaptan sonra 4-3-3'ün son durumu, transfer bütçesi vs gibi konulara girmenin bir anlamı kalmıyor.

3.06.2012

Futboldaki Seksist Yaklaşımlar


Hepimiz biliriz, İngiltere futbolun beşiğidir. Her yıl futbola tonla para yaratılır. Hatta burada - İngiltere'den kilometrelerce uzaklıktaki Malezya'da- bile yolda yürürken Chelsea, Manchester United formasıyla dolaşan insanlar görürsünüz. İngiltere, kendi ligini en iyi pazarlayan ülkelerden biridir. Division 2'de oynayan bir takımın stadyumu bile hemen her maç dolar.

Yukarıda yazdıklarımın hepsi doğrudur, tabii erkekseniz. Eğer İngiltere'de doğan bir kadınsanız hayat sizin için bambaşka akmıştır. 1920 yılına kadar bu ülkede kadın futbol maçlarını 50.000 kişi izliyordu. Fakat İngiltere Futbol Federasyonu 1921 yılında kadınların futbol oynamasını yasakladı. Ve yasak ancak 50 yıl sonra kaldırıldı. Yasağın etkisinden kurtulabilmeleri ise 1990'lı yılları buldu.

"Iyyy kadınlar hiç futbol oynayamıyor" diyen bir kesim var ya kendilerine burdan selam ediyorum.

2.06.2012

Avrupa'nın En Büyüğü Yine Lyon

Kadınlar Şampiyonlar Ligi final maçını Hayatım Futbol dergisi için yorumlamıştım.
Yazının tamamını aşağıda bulabilirsiniz:


Şampiyonlar Ligi’nde Almanların dramı 17 Mayıs Perşembe günü Frankfurt’la başladı. Hem kadınlarda hem erkeklerde final oynama başarısı gösteren Almanlar iki finlden de boyunları bükük ayrıldı. Lyon, Le Sommer’in penaltı vuruşu ve Abily’nin muhteşem volesiyle rakibini 2-0 yenerek Avrupa’nın en iyisi olduğunu bir kaz daha gösterdi.

Münih Olimpiyat Stadyumu 7 yıldır kapalı tuttuğu kapılarını ilk kez Kadınlar Şampiyonlar Ligi finali için açtı. Tribünlerde yerlerini alan 50 bin seyirci şimdiye dek Kadınlar Şampiyonlar Ligi izleyen en büyük kalabalıktı. Daha önce 3 defa Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan Frankfurt kendi rekorunu egale etmek için sahaya çıktı. Lyon ise geçtiğimiz yıl kazandığı şampiyonlar ligi şampiyonu ünvanını bu yıl da devam ettirmek istiyordu.


Taraftarlarının desteğini arkasına alan Frankfurt maça iyi başladı. Behringer’in kanatlardan getirdiği toplarla tehlikeli oldular. Maçın 15. Dakikasında Lyon ilk defa Frankfurt ceza sahasına girdiğinde Behringer’in Costa Rican’a yaptığı müdahaleye ağır bir karar olsa da hakem penaltı düdüğünü çaldı. Le Sommer ise güzel bir vuruşla penaltıyı gole çevirdi. Lyon golü bulduktan sonra oyunda hakimiyet kurdu. Golden sadece 13 dakika sonra Nadine Angerer’in sakatlığında forma giyen kaleci Schumann’ın kafayla uzaklaştırdığı top Abiliy’nin önünde kaldı. Frankfurt kalecisinin hatasını affetmeyen Abiliy muhteşem bir voleyle Lyon’u 2-0 önce geçirdi. Maçın kırılma anı, Frankfurt 2-0’dan maçı çevirebilir mi diye düşünürken ilk yarının son dakikasında Behringer’in müsait pozisyonda topu ağlara gönderemeyişiydi.

İkinci yarı Lyon’un üstünlüğü ile geçti. Schelin iyi bir gününde olsa Lyon farkı daha da artabilirdi. Ve 90 dakikanın sonunda Lyon kaptanı Bompastor ikinci defa şampiyonlar ligi kupasını kaldırıyordu.

Maç boyunca gördük ki Lyon gerçekten rakibinden çok daha iyi bir takım. Uzun süredir birlikte oynamanın getirdiği avantajı çok iyi kullandılar. Frankfurt ise geçtiğimiz haftalarda futbolu bırakan yıldızı Prinz ve sakatlığı sebebiyle forma giyemeyen Bajramaj ve kaleci Angerer’in yokluğunu hissetti.. Kadın futboluyla ilgilenen herkesin kafasında artık aynı soru var : “Lyon bundan sonra tüm kupalara ambargo koyar mı?” Tabi ki futbol bilinmezlerin ve süprizlerin oyunu ama rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki kadro kalitesi ve istikrar açısından Avrupa’da Lyon’dan daha iyisi yok.

 






Ne dediler?
Frankfurt teknik direktörü Sven Kahlert: “ Rakibi kutluyorum, bu sonucu hakettiler. Kendi takımı mı da gösterdikleri mücadeleden dolayı tebrik ediyorum. Son vuruşlarda daha başarılı olsak sonuç farklı olabilirdi. İlk yarıda iki büyük hata yaptık ve Lyon bu iki hatayı da affetmedi. Lyon hiç şüphesiz ki çok iyi bir takım. Herkes onları yakalamaya çalışıyor. Biz bu defa bunu başaramadık”

Lyon teknik direktörü Patrice Lair: “Fransız kulüpleri için Almanya’da kazanmak her zaman çok önemli olmuştur. Fransa’nın kadın futbolunda her anlamda Almanya’nın gerisinde olduğunu düşünürsek bu kupanın önemi bizim için bir kat daha artıyor. Her zaman söylediğim gibi başarıya ulaşmak kolay, başarıyı sürdürmek zordur. Maçtan önce oyuncularımı şaşırttım; daha önce hiç yapmadığım bir şeyi yaptım ve her birini tek tek öptüm. Bu önemli maçta sonuç ne olursa olsun arkalarında olduğumu göstermek istedim. İki yıldır bana bu mutluluğu yaşattıkları için hepsine çok teşekkür ediyorum.”

Son 13


Kuala Lumpur'a geldiğimde 365'ten geriye sayıyordum. İlk günler ne kadar da zor geçiyordu. Şimdi kaldı 13 gün. Aileme kavuşacağım için çok mutluyum ama içimde bir burukluk yok desem yalan olur.
1 yılda Malezya'ya çok alışmışım da farkında değilmişim. Önceleri köri kokusuna dayanamadığım için restoranların önünden geçemezken , şimdi canım köri çekiyor. 35 derece sıcaklıkta hiç terlemeden, bunalmadan dolaşabiliyorum. Neredeyse -5 dereceye kadar soğutulan hırkasız adım atamadığım alışveriş merkezlerinde artık saatlerce gezebiliyorum. Hep diyorum ya, insanlar da tıpkı akışkanlar gibi bulundukları kabın şeklini alıyor.


Amma ve lakin; bu yıl hayatımın en az maç seyrettiğim yılı olarak kişisel tarihime geçti. Öyle ki bir tek Şampiyonlar Ligi maçı bile izlemedim. Final maçında dışarıdan gelen gol seslerine uyandığımda son penaltılar atılıyordu. İkinci ligi bile takip eden ben, Türkiye Ligi'nden sadece Fenerbahçe'nin maçlarını izleyebildim. Kimi maçlarda uykusuzluktan gözlerimin yarı kapalı olduğunu itiraf etmeliyim.

Euro 2012'de çeyrek finaller oynanırken Türkiye'de olacağım. Ailem ne der bilmiyorum ama kendimi şampiyona heyecanına kaptırmak için can atıyorum...

22.03.2012

Seyircisiz mi? Erkek Seyircisiz mi?


Bu konuda ne zamandir yazmayi dusunuyordum bir turlu firsat bulamamistim. Konuya iki farkli acidan yaklasabiliriz:

-"Taraftariniz taskinlik yaparsa size kadin seyirci onunde oynama cezasi veririm"
-"Taskinlik yaparsaniz stada giremezsiniz"

Kuralin degistirilip, cezanin isminin ayn kalmasina itirazim var. "Seyircisiz mac oynama cezasi", bu tanimlama ile stadyumu dolduran kadinlara fena halde ayip ediliyor.

Soyle diyemez miyiz? "Erkek taraftarlara stadyuma girme yasagi".

Ote yandan Mehmet Ali Aydinlar'in mucidi oldugu bu uygulama her acidan cinsiyetci bir yaklasim. Ama Turkiye gercegi cercevesinde dusundugumde kadinlara hayatinda bir defa bile olsa maca gitme sansi tanidigi icin bu uygulamanin devam etmesini istiyorum.

Cunku bu ulkede bir kadinin maca gitmesi, cocukken babasinin buyudukten sonra da erkek arkadasinin/esinin iki dudagi arasindan cikacak bir sozcuge baglidir. Baba veya es sizi maca goturmek istemiyorsa ya da futbolsever degilse mac saati kaderinize boyun egerek televizyon karsisina gecersiniz. Koltukta oturup kisik sesle tezahuratlara katilmanin insanin icini nasil da acittigini anlayabilmek icin kadin olmak gerekir.

Bu kural kadinlara, formayi cekip ben maca gidiyorum deme ozgurlugu verdi. Sirf bu sebeple ben gelecek yillarda da devam etmesini istiyorum...

Kadin Izleyici Caydirici Degil

Bence seyircisiz maclara kadin ve cocuk izleyicilerin alinmasi cezanin caydiriciligini azaltti.


Artik erkek taraftarlar icleri rahat bir sekilde, kufur edip sahaya yabanci madde atabiliyorlar. Ne de olsa bir sonraki macta gorevi kadin taraftarlar devralacak, takim bos tribunlere oynamayacak.


Tipik bir Turk erkegi zihniyeti degil mi? Ben istedigim gibi takilayim, esim nasil olsa arkami temizler...

20.03.2012

Fenerbahçe:2 Galatasaray:2

Maçın 23űncű dakikası, top Galatasaray’da. Lig TV yakın çekim yaptığı sırada tribűnlerde kulağını kapatan taraftar gözűme ilişiyor. Saraçoğlu’nda 55000 kişi top rakipteyken öyle yűksek desibelle ıslıklıyor ki, taraftarlardan biri kulağını tıkamak zorunda kalıyor. Fenerbahçeli taraftarlar böylesi bir motivasyonla tribűndeydi . Maalesef oyuncular da ayni yűksek motivasyona sahiptiler. 2-0’dan sonra oyunu bir tűrlű soğutamadılar.


Fenerbahçe maçın başında, ancak sezonun en iyi 10 golűnű izlerken arka arkaya görebileceğimiz tűrden iki golle 2-0 one geçti. Bu dakikadan sonra bir Fatih Terim karakteristiği olarak Galatasaray’ın daha da hırslanıp daha çok pres yapmaya başlaması beklenen bir durumdu. Bu durumdan kurtulmak icin ayağa pas yaparak sakin oynamak, biraz oyunu soğutmak gerekiyordu. Ama Fenerbahceli oyuncular ilk 20 dakikalık oyunu sűrdűrmeye çalıştılar ve karşılaştıkları baskıya dayanamadılar. Őnce sűrekli top kaybettiler ardından geriye yaslandılar.


Selcuk İnan ve Melo çarkları döndűrmeye başladığında, artık Galatasaray tum sistemleri çok iyi işleyen bir mekanizma halini almıştı. Selçuk İnan’ı seyretmek benim için işkence gibi bir şey. Fenerbahçe’de olsa ne kadar çok değişirdi diye dűşűndűkçe sinirlerim bozuluyor. Selçuk’u Manisaspor’da oynarken transfer etmek önemliydi. Manisaspor’dayken de ben iyi futbolcuyum diye bağırıyordu oysa ki.

Bir tűrlű etkili olamayan Mehmet Topuz, hem eski gűnlerin hatrına hem de yedeğinin Orhan Şam olmasından dolayı sesimizi çıkaramadığımız Gökhan Gönűl’űn kötű oyunu Galatasaray’ın baskısını iyice arttırdı. Ah be Stoch ne oldu sana boyle bir anlayabilsek? Bari sen gűnűnde olsaydın da şu garip değişikliği yapmasaydı Aykut Hoca. Maalesef ki Galatasaray’ın 2-0’dan maçı beraberliğe getirmesine çare bulamadı Kocaman.

Bienvenu oyuna girerken aklima geldi. Bir Semih Şentűrk vardı ne oldu ona? Bienvenu kadar dakika almayı haketmiyor mu acaba?

14.03.2012

Hatırlatma

Luther diyor kız Machiavelli,
Şampiyon biziz diyor Ali
Attığımız gollerden belli

Dizelerindeki Ali benim... Blogun seviyesi hiç bu kadar dűşmemişti :)
Bir nevi gurbette İbrahim Tatlıses modu on durumu.

9.03.2012

Dutt Guordila'ya Ne Dedi?

Barcelona-Bayer Leverkusen maçının son dakikalarında Dutt, Guardiola’nin yanına gidip bir şeyler söyledi. Ne dediğini bilmiyorum ama aklından geçenlerle ilgili bir tahminim var:

Butt: - Ben burda takım maç kazansın diye yırtınıyorum, sen orda hiçbir şey yapmadan tarih yazıyorsun.
Guardiola: - Hiçbir şey yapmıyorsun demen haksızlık olur. Her antrenmandan sonra aynanın karşısına geçip karizmatik görűnme teknikleri űzerine çalışıyorum.

7.03.2012

Hayatım Futbol 8 Mart Sayısı

Kadınlardan Topuk Pası

Hayatım Futbol Dergisi’nin 23. Sayısı çok farklı!!!! 8 Mart Dűnya Kadınlar Gűnű’ne özel, 8 Kadın yazar; kadın futbolu, kadın taraftarlar, kadın futbol yıldızlarını kaleme aldılar.

8 kadın yazardan biri de tahmin edebileceğiniz űzere űnlű dűşűnűr ‘ben’!!! Fatmire Lira Bajramaj'ın műlteciden dűnya yıldızlığına uzanan hayatını kaleme aldım .

6.03.2012

Tribűn Őzlemi




Gurbette olmanın en zor yanı ne biliyor musunuz? Cezalı maclarda, alakalı alakasız bűtűn kadınlar stadyumda, ben burda uzakta. (Bu ceza olayı ayrı bır yazının konusu)


Tűrkiye’de olsaydım, annemle yeğenimi de maça götűrűrdűm. Belki Edacık atmosferi görűnce Fener’li olurdu. Hmmm, şu da bir gerçek ki Beşiktaş-Trabzon maçına da giderdik. Fenerbahçeli kimliğimle değil de futbolsever kimliğimle. Sorumlu bir teyze olarak birinci önceliğim yeğenime futbolseverliği öğretmek olmalı, değil mi ama?


Bűyűk ihtimal Galatasaray maçından sonra yine ceza alacağız. İlk iç saha maçımızı yine kadinlar ve çocuklar önűnde oynayacağız Ben yine aynı şekilde hayıflanıp, keşke orada olabilseydim diyeceğim.

Turkce Karakterim Yok



Yurtdisindayim, gurbetellerde ailemden uzaktayim vs vs. Yok, bahanelerim ise yaramadi. Bay B.'den uyariyi yedim.

Turkce karakter olmadan yazdigim yazilarin okunmasi zormus. E ama klavyemde Turkce harfler yok ki. Yoksa benim gibi, emesen'i mesene diye okuyan biri boyle yazi yazar mi hic.

Artik napalim. Mecbur Word'un sembollerinden faydalanacagiz.

Unlu dusunur "ben" hep ne derim: "Hayat zor"

14.02.2012

Sevgi



O’nunla ilk karsılasmam 5 yasındayken olmustu. 5 yasındayken O’nu gordugumde kalbim nasil atiyorsa 30 yasindayken de ayni sekilde atti. Her bulusmamizda heyecandan olecek gibi oluyordum. Ona olan sevgimi yillar eskitemedi.

Araya ayrilik girecegini bildigimiz haftalarda, daha sıkı sarilirdim ona. Daha bir sevkle karsina gecip onu izlerdim. Gun geldi annemi, babami karsima aldim onun icin. Gidemezsin, gorusemezsin dediler dinlemedim. Sogukta, karda, buzda onu bekledim, hasta oldum. Okulu kirdim, ogretmenlerimden azar isittim. Kimse beni durduramiyordu. Hastalikli bir ruh hali olarak tanimlayanlar, buyudukce gecer diyenler, zamani her seyin ilaci sananlar… Herkes bir seyler soyledi. Benim tutkum, sevgim hic degismedi. Buyudum, guzellestim, etrafimda ilgimi cekebilecek yeni sevgiler belirdi. Hepsine (haydi biri haric hepsine diyelim) sirt cevirdim. Butun planlarim O’na bagliydi.

Cocuk degilim artik, sorumluluklarim artti, benden beklenenler degisti. Ben degismedim. Hayatimin merkezinde O varken ben degisemiyordum. Dunyanin obur ucundan is teklifi aldim. Teklifi duyar duymaz aklima ilk O geldi. Uzaktayken de O’nu gorebilmenin yollarini aradim, neyse ki teknoloji caginda yasiyorum. Uzakta da olsam, saat farki da olsa ondan mahrum kalmayacagima emin olduktan sonra teklifi kabul ettim. Ona olan sevgime hic kimse engel olamazdi.

Son 7 ayda cok seyler yasandi. Cocuklugumdan beri tutkuyla bagli oldugum, vazgecemedigim, sıkılmadigim tek sey artik eskisi gibi degil. Birileri O’nu kullaniyor, baska birileri uzerine basiyor, digerleri ayakta tutmaya calisiyor. O’nu gormenin anlami degisti artik. Eskisi gibi sadece sevgi degil, O artik isyan da demek.

Bugun O’nun yaninda olabilmeyi cok isterdim ama maalesef cok uzaklardayim…