O hakkında kitap yazılan ender sporculardan biri oldu.
O, attığı golle şampiyonluk ümitlerini tüketen rakip oyuncular adına üzüldüğünü söylediği için takımından kovulan bir futbolcuydu.
O, İstanbulspor'da teknik direktörlük yaparken elle atılan bir golle kazanmak istemezdik, rakibimizden özür diliyoruz diyebilen bir teknik direktör oldu.
Futbolculuk ve teknik direktörlük hayatı iç içeydi başlangıçta. Hiç beklemediği bir anda kendini kulübede buluvermişti.
İstanbulspor'da futbolculuk yaptığı dönemde teknik direktör istifa edince Adnan Sezgin'den kendisine oyuncu/teknik direktörlük teklifi gelir. O dönemde Aykut'un toplam gol sayısı 198. Aklında hep 200 golü geçmek varmış. Ama zaten sakatlıktan dolayı oynayamadığı için teklifi kabul eder. Teknik Direktörlük yaparken bir Trabzonspor maçı öncesinde takımda forvet sıkıntısı baş gösterir. Aykut'un forvete ihtiyacı vardır o gün. 2-1 devam eden maçın 46. dakikasında oyuna girer ve 3 gol atar. İstanbulspor Trabzonspor'u 5-1 yener, Aykut da 201 gole ulaşarak çok istediği 200 gol baraşını aşar.
Trabzonspor maçından 3 hafta sonra Galatsaray maçı vardır. Aykut Galatasaray'a en çok gol atan Fenerbahçeli futbolcu ünvanıyla Fenerbahçeliler için ayrı bir öneme sahiptir. Belli ki kendisi için de Galatasaray maçlarının yeri ayrıymış. 21 Mayıs 2000 tarihindeki Galatasaray-İstanbulspor maçının 56. dakikasında oyuna girer. Recep'in kendi kalesine attığı gol olmasa maçı 1-0 kazanacaklardı ama maç 1-1 biter. Bir ropörtajında Galatasaray maçında oyuna girerek kendi kendime gizli bir jübile yaptım der.
Gönül isterdi ki anlı şanlı bir jübile yapalım O'na. Gönül isterdi ki son kez tribünlere yumruğa çağıralım O'nu. Ama O yine yumruk şov yapmasın, elini kalbine götürsün ve alkışlasın...
İstanbulspor'da verdiği mücadeleyle yeni nesil için de "Aykut Kocaman" olmayı başarabildi belki ama O'nu izleyebilmek bambaşka bir şeydi. Bakın ekşi sözlükten "odinhan" rumuzlu bir yazar O'nunla ilgili bir anısını nasıl anlatmış:
"1988-1989 sezonunun ikinci yarısıydı... Babam Ankaragücü-Fenerbahçe maçına götürmüştü beni. Takım 19 Mayıs Stadı'nın girişine gelmiş, futbolcular teker teker otobüsten iniyorlardı. Schumacher, Rıdvan, Oğuz, Turan, Hasan...Ama ben O'nu bekliyordum. Sonunda otobüsün merdivenlerinde göründü. Aykuuut diye bağırdım birden kendimi tutamayarak... Geldi başımı okşadı. Yaşımı, kaçıncı sınıfa gittiğimi falan sordu. Dilimi yutmuş öyle bakakalmıştım. 12 yaşındaydım ve o ana kadar yaşadığım en büyük mutluluktu. O gün maç 1-1 bitmişti ama umrumda değildi. O adamın hep böyle kalmasını ve mutlu olmasını istedim."
4 yorum:
4-3'lük Galatasaray maçında attığı inanılmaz golüde kim unutabilir ki.. Aykut, Rıdvan gibi "sporcular" gerçekten çok ender yetişip, şu futbol dünyasına, sportif başarı kadar kaliteli kişiliklerinide eklemiş ender insanlardandır.. Bende bir ara yazayım Aykut'u.. Rıdvan'ı yazmıştım zamanında..
gerçekten takdir ettiğim bir futbolcuydu ve bence hakkettiğinden daha az milli formayı giyen bi oyuncu..
ayrıca antrenörlük kariyerinde daha başarılı olacağına inanıyorum.. ama zamanında şampiyonluk yolunda giderken deplasmanda antalya ya elle gol atan bi oyuncunun antrenör olduktan sonra kendi takımını elle attığı golde fair play adına yaptığı açıklamayı o zamanda yapması gerekirdi..
Hatırladığım kadarıyla Sigma'ya attığı gol aşırtma değildi, yerden bir şuttu. Aşırtma attığı gol Real Betis'e idi.
Az önce youtube'dan maçın görüntülerini izledim, haklısınız yerden şutmuş. Hafızam beni yanıltmış. Uyarınız için teşekkür ederim. Yazıyı hemen güncelliyorum
Yorum Gönder