12.08.2008

Biraz Nostalji


Sabah işe geldim. Her zaman olduğu gibi bir bardak çay eşliğinde milliyet'in spor sayfasını okumaya başladım. Mehmet Demirkol'un yazılarını hiç atlamam, bugün salı, O'nun da yazısı var. Yine keyifle okunacak bir yazı yazmış, kendi kızının spor geleceği için kurduğu hayallerin benzerini ben de 1,5 aylık yeğenim için kurmaya çalıştığımdan olsa gerek, biraz içim burkuldu.
Konuya gireyim. Demirkol'un bugünkü yazısını okurken kendisinin 2006'da yazdığı yazı aklıma geldi. Bloğumu başkalarının yazılarıyla doldurmak istemiyorum ama hayatımda okuduğum en güzel futbol yazılarından biri olduğu için yayınlamak istedim:

"cep telefonuyla doğmuş birine, çekip gitmeyi anlatamazsınız. eskiden giden, kapıyı vurup giderdi. koşup yakalayamazsanız da biterdi. şimdi yerinizden kıpırdamadan arayıp onu ikna etme şansınız var. çekip gitmek tarih oldu artık. ya buluşamamayı anlatabilir misiniz? yağmurda ptt'nin önünde beklersiniz. o trafikte kalmıştır. yarım saat, bir saat bekler ve bin bir kara düşünceyle gidersiniz. hemen sonra o gelir, ama artık çok geçtir.

bugünün futbol yayını dünyasında bir maç için 3 ay beklemeyi 20 yaşında bir gence anlatmak da aynı bunlar gibi mümkün değil. nottingham forest-monchengladbach maçını aralık'tan mart'a kadar beklediğimi hatırlıyorum. tabii trt inşallah verir temennileriyle. tv şans eseri açıldığında "aa doğru ya bugün arsenal-chelsea maçı vardı" denilebilen bir dünyada bunu anlatabilir misiniz? efsane bordeaux-fenerbahçe maçının 90 dakika yayınlanmadığını, galatasaray-neuchatel maçının 90 dakika bittikten sonra banttan yayınlandığını. bunları bugün anlatmak da anlamak da mümkün değil.

peki stadın merdivenlerinden çıkıp, serin hava yüzünüze vururken yeşil sahayı ilk kez görmenin akıl dışı sarsıcılığını ve heyecanını anlatabilir misiniz? bugün tv ekranları, bilgisayarlar, psp, ps3, her yer yemyeşil. evet çok şey değişti. artık sarsıcı duygular yok. ama futbol daha güzel, daha mücadeleci, daha keyifli, daha büyük. ilerliyor. olmayan, azalan, uzaklık, bekleyiş, sarsıcı heyecanlar, maça ulaşmanın zorluğunun çekiciliği. isveç'te dünya kupası öncesinde, 17 yaşında tanınmamış bir yeni yetmeyken, pele'yle röportaj yapıp, literatüre brezilya dışında onu keşfeden adam olarak geçen halit kıvanç bu dünya starını canlı olarak kaç kez seyretti biliyor musunuz? sadece 13 (yazıyla on üç). kendi anlatımıyla "evinde futbola meraklı bir erkek bulunan ortalama bir ev kadını ronaldinho'yu yüz kat fazla izlemiştir".

yine halit kıvanç'ın deyimiyle 'efsaneleşme' artık çok zor. bugün bir pele adayı varsa onu lig tv'de seyredebilirisiniz. brezilya ligi naklen yayınlanıyor çünkü. artık üç ağızdan, altı kulaktan size ulaşan, şişirilmiş, ulaşılmaz efsaneler yok. ismini, cismini, ruhunu ezberlediğimiz futbolcular var. pele'nin 3 golünü evirip çevirip inanamazken, artık ronaldinho'dan her cumartesi-çarşamba o golü seyretmek istiyoruz. ve daha vahimi biz playstation'da, football manager'da ronaldinho'nun sanal vücudunu ronaldinho'dan daha iyi kullanıyoruz.
bugün mutsuzluklarını futbol üzerinden bize aktarmaya çalışanların yaşadığı, efsaneler dünyasından, herkesin futbolun her zerresine hakim olduğu yeni dünyaya geçememe krizidir. buna aldırmayın. yoksa futbol kötüye gitmiyor. futbol hiç olmadığı kadar güzel bugün. bütün sorunlarına rağmen hep ilerledi.
sadece dünya başka bir yer artık "

2 yorum:

Ortega dedi ki...

Bir köşe yazarı abimiz, Mehmet Demirkol için "Hıncal Uluç'un balonudur" demişti bana. O zaman saygımdan ötürü susmayı tercih ettim. Yalnız şu an şöyle demek isterim; şayet Mehmet Demirkol balon ise, ben razıyım böyle balonlara..Aklımız fikrimiz havalarda olsun her zaman. Yeryüzü umrumuzda olmasın.

Bhut_Jolokia dedi ki...

müthiş bir yazı.yayınladığın için çok teşekkürler...