Dingin bir cumartesi geçirmek istiyorum. Dün alerji ilacımı aldım. Hapşırmadan, rahat nefes alarak sabah saatlerinde havuz keyfi yapabilirim. Socrates Dergi'nin mart sayısını yanıma alıp şezlonga kuruluyorum. Temmuz geldi mart sayısı mı kaldı diye dalga geçen eşime, derginin kokusunu hatırlatıyorum. Dergi çok güzel de, alerjik bir insan okuyabilmek için 3-4 ay kokunun geçmesini beklemek zorunda.
Başlama vuruşunu Caner Eler'in yazısıyla yapıyorum. Duvarlardan söz etmiş Caner Eler. Duvarların insanları sınırlamak için, bulundukları yerde kalmaya zorlamak için inşa edildiğini anlatmış.
Dergiden bir an kopup, çocukluğumda buluyorum kendimi. 9-10 yaşlarındaydım. Arkadaşlarımla karşı sitenin bahçesinde duvarda oturup laflıyorduk. Bizim zamanımızda çocuklar sokağa çıkar özgürce koşar oynardı. Özgürce dediysem herkes duvarın ne tarafında kalacağını bilirdi elbette. Önümüzde iki oğlan çocuğu dar bir beton yol üzerinde uzaktan şutla veya birbirlerini çalımlayarak gol atmalı bir oyun oynuyorlardı. Bu oyunun özel bir adı varsa ben bilmiyorum kusura bakmayın, zira duvarın diğer tarafına bu oyunlar pek girmezdi. Oğlanlar o kadar iştahlı oynuyorlardı ki dayanamadım. Oturduğum yerden atladım. Oğlanlardan birinin ayağındaki topu çaldım, diğerini çalımladım. Plase ile topu kale çizgisi olarak belirlenen taşların arasına gönderdim. Ben topla oynarken, arkadan bir ses geliyordu: "Aaaa Ahmet'e bak, kızdan çalım yiyor". Ahmet çalım yiyor değil, Aslı Ahmet'i çalımlıyor değil, Ahmet kızdan çalım yiyor!!! Üstelik de ses çok tanıdıktı, her Fenerbahçe maçını birlikte izlediğim arkadaşımın sesiydi. Oysa ki Ahmet bu oyunu oynarken oyun arkadaşından defalarca çalım yemişti. Ama hiçbiri mahalleye böyle ilan edilmemiş, Ahmet böyle "aşağılanmamıştı".
Golü attıktan sonra duvarın diğer tarafına geri döndüm, zihnimde arkadaşımın sesi yankılanmaya devam ediyordu. Bir yandan da oğlanlara ders vermiş olmanın, kızlara duvarı aşmanın mümkün olduğunu göstermenin gururunu yaşıyordum.
Caner Eler de yazısını kadınların bu topraklarda duvarı aşmasının ne kadar zor olduğundan dem vurarak tamamlamış. Kadın sporcuların duvarları yıkmak için yaptıklarını anlatan bu yazıdan sonra derginin geri kalanını okumak için hızla orta sahaya doğru ilerliyorum.
Karşımda Messi, Messi'yi kim geçebilmiş ki ben geçeyim? O sayfada takılıyorum, top Messi'de. "Napoli'nin maçının televizyondan verilmesini bekleyen baba, internetten La Liga özetlerini izleyen oğluna ne anlatabilirdi?", demiş yazıyı yazan. Baba ve oğul Maradona - Messi sohbeti yaparken evin kadınları nerede diye düşünürken hakem santrayı gösteriyor. Derginin üçüncü dakikasında kadınlar golü yemişti bile. Oyuna devam etmek için kendimi zorlasam da oyun bir türlü başlamıyor. Sanırım kendi yarı alanıma geçmem bekleniyor.